15 Nisan 2013 Pazartesi


Bilim adamları, yaşları 65 ila 79 arasında olan 9 bin kadın arasında yapılan araştırmayla vücut şekli, kilo ve beyin fonksiyonu arasında bir bağlantı olduğunu keşfetti.



Araştırmaya katılan tüm kadınların sağlıklı olduğu, fakat vücutlarına bağlı olarak birtakım farklılıklar olduğu ortaya çıktı.



Kilolu kadınlar genellikle daha zayıf beyin fonksiyonu ile bağlantılandırılırken, armut biçimli vücuda (daha geniş kalçalar ve daha dar gövde) sahip kadınların, elma biçiminde vücuda sahip (kalın bel ve geniş omuzlar) kadınlara göre daha fazla etkilendikleri belirtiliyor.

Amerikalı araştırmacılara göre, sorun kalçaların etrafında depolanan yağların türü.



Chicago’daki Northwestern Üniversitesi’nden Diana Kerwin, “Obezite kötü, fakat yağın bulunduğu bölgeye bağlı olarak daha kötü etkileri oluyor” diyor.

Yağ hücreleri sitokin adı verilen moleküller salgılıyor ve bunlar bağışıklık sistemine mesaj gönderiyor.



Bilim adamları bunun beyni etkiliyor olabileceğini ve farklı türde yağ hücrelerinin farklı sitokinler salgıladığını düşünüyor.



Dr. Kerwin, “Eğer bir tür yağ diğerinden daha zararlıysa bunu bulmalıyız ve beyin fonksiyonunu nasıl etkilediğini de öğrenmeliyiz. Yağ, Alzheimer hastalığı ya da beyne kan akışının sınırlanması ile bağlantılı katmanların oluşmasına katkı sağlıyor olabilir” dedi.


İnternette sörf yaparken bu bebek hırkasını gördüm.Blog formatı dışnda da olsa paylaşmak istedim.Çok hoş bir hırka ÇÜNKİ.Dürüst olmak gerekirse en azından ben çok beğendim.
Örecek annelere kolaya gelsin bebişlerde güzel günlerde giysinler...

Ölülere Özel Google Hizmeti!



Google'dan garip hizmet: Bir kullanıcı ölse de, Google hesabının kontrolünü artık kaybetmeyecek!

Benjamin Franklin'in de dediği gibi "Hayatta kesin olan iki şey vardır, ölüm ve vergiler." Bir kişinin ölümü, ailesi ve arkadaşları üzerinde büyük etkiler yaratsa da bazı kişiler için bu durum yeni bir kaynak kapısı haline gelir. Tahmin edilebileceği gibi, ölen birisinin internet üzerindeki verilerini ele geçirmek, yaşayan birisinin sahip olduğu verileri ele geçirmekten çok daha kolaydır.

Yakın zamanda yapılan yenileme ile Google, artık internet üzerindeki verilerinizin kontrolünü size bırakıyor. Bu yeni sistem, Google üyeliğinizle kullandığınız Gmail, YouTube, Blogger ve benzeri servisler üzerindeki bilgi ve verilerinizi, eğer isterseniz, sizin belirlediğiniz bir süre boyunca çevrimiçi olmamışsanız Google tarafından silinmesi için izin veriyor. Google bu yeni sistemi "Inactive Account Manager" yani "Aktif Olmayan Hesap Kontrolü" şeklinde adlandırıyor. Her ne kadar Google ekibinin de isimlendirmekte zorlandığı bu sistem, en basit hali ile kullanıcının, hesabını kullanmayı bırakması ve ya ölmesi durumunda hesabın kontrolünün başkasının eline geçmesini engelliyor.

"Aktif Olmayan Hesap Kontrolü" sistemi, tabii ki çevrimiçi olmamanız durumunda anında hesabınızı silmiyor. Hesabın silineceği zaman yaklaştığında, sizin önceden belirlediğiniz kişilere, seçiminize göre aktif olmadığınızı bildiren bir mail gönderiyor ve seçtiğiniz dosyaların paylaşım hakkını sunuyor.

Şu anda sadece +1s, Blogger, Contacts and Circles, Drive, Gmail, Google+ Proflies, Pages and Streams, Picasa Web Albums, Google Voice ve YouTube gibi Google servislerinde çalışan sistem; ilerleyen zamanlarda diğer servislerde de görülebilecek gibi duruyor.


Rüzgar'ın sevgilisi konsomatris'miş

Rüzgar Erkoçlar'ın kız arkadaşı kım çıktı? Nil Erkoçlar, cinsiyet değiştirip Rüzgar adını aldıktan sonra sevgilisi Aylin Tunceli ile el ele görüntülenmişti.


Erkoçlar'ın sevgilisinin, Emrah'ın "Gelmeyen Bahar" filminde rol aldığı ortaya çıktı.

Filmde bir konsomatrisi canlandıran Tunceli, çekimlerden sonra ortadan kaybolmuş

Sabah sabah bu ne Aşk öpücüğü



Bade İşçil aşkıyla dudak dudağa!.. Yıldırım aşkın kahramanları Bade İşçil ve Malkoç Sualp, önceki gün kahvaltıda öpüşürken görüntülendi. 31 Mayıs'ta evleneceklerini söyleyen İşçil, "Birbirimize çok aşığız" dedi.Modacı Özgür Masur'un 15 Mart'ta İstanbul Fashion Week'te düzenlediği defilede tanışıp aşk yaşamaya başlayan ve kısa sürede evlilik kararı alan oyuncu Bade İşçil ile iş adamı Malkoç Sualp, önceki sabah Ortaköy'deydi.
Çift, bir mekanda baş başa kahvaltı yaptı. Romantik anlar yaşayan, çevredeki meraklı bakışlara aldırış etmeden birbirlerine sarılıp sık sık öpüşen İşçil ve Sualp, kahvaltının ardından kahve siparişi verdi.

DÜĞÜN 31 MAYIS'TA

Bir örnek kıyafetleriyle dikkat çeken sevgililer, kahve keyfinden sonra Malkoç Sualp'in Mösyö isimli köpeğini gezmeye çıkardı. Çift, el ele Ortaköy'den Beşiktaş'a doğru yürüdü.

Çok mutlu olduklarını söyleyen İşçil, evlilikle ilgili sorulara da "Evet, birbirimize çok aşığız ve evlenmeye karar verdik, düğün tarihimiz de 31 Mayıs" yanıtını verdi.

11 Nisan 2013 Perşembe



Beşiktaş'ın Portekizli yıldızı Manuel Fernandes, önceki akşam adı bugüne kadar Galatasaray'ın kalecisi Muslera'dan Muammer Kaddafi'nin oğlu Saif Kaddafi'ye kadar birçok isimle aşk yaşayan manken Ebru Şancı'yla Nişantaşı'nda eğlendi...

AYRI AYRI ÇIKIP YENİDEN BULUŞTULAR
Ebru Şancı'nın 'dream team'ine Manuel Fernandes'te girdi! Bugüne kadar sık sık aşk haberleriyle gündeme gelen Şancı önceki akşam Nişantaşı Sess Bar'da Beşiktaş'ın Portekizli yıldızı Fernandes'le eğlendi. Mekanın içinde samimi bir şekilde dans ederken görülen ikili, dışarıya ayrı ayrı çıktı. Fernandes'le Ebru Şancı bir süre sonra tekrar buluştu ve ünlü futbolcunun evine gitti.

SEVGİLİLERİ YEŞİL SAHALARDAN
Adı Galatasaray'ın kalecisi Fernando Muslera'dan sonra Mersin İdman Yurdu kalecisi İbrahim Sehiç'le anılan Ebru Şancı'nın aşk defteri oldukça kabarık. Şancı, futbolcular Amaral, Elvir Baliç, Cihan Haspolatlı, Serhat Akın, Yusuf Şimşek'le aşk yaşamıştı. Ünlü manken aşk yaşadığı isimler arasında Kaddafi'nin oğlu Saif Kaddafi, İdo Tatlıses ve oyuncu Önder Açıkbaş da bulunuyor.


İstanbul Beyoğlu İstiklal Caddesi'ndeki bir işhanının merdivenlerinde yatan sarışın bir kadın, dayak yediğini söyleyerek yardım istedi. Bunun üzerine bazı vatandaşlar genç kadını önce sokağa çıkarttı, ardından binanın giriş kapısını kapattı. Bu sırada üst katlardan inen bir kişi, 'Açın kapıyı' diye bağırmaya başladı. Ancak vatandaşlar polise haber verip, içerideki kişinin dışarı çıkmasını engelledi.

POLİSE DİRENDİ

Olay yerine gelen polis içerideki kişinin, 2011 yılında katıldığı Survivor Yarışması'nda hiperaktif tavırları ve kavgalarıyla dikkat çeken Taner Tolga Tarlacı olduğunu gördü. Üzerinde şort bulunan yarı çıplak haldeki Tarlacı, polislere kadını dövmediğini, asıl kendisinin şikayetçi olduğunu söyledi. Gözaltına alınmak istenilen Tarlacı, polislerle tartışarak bu duruma direndi. Polis, Tarlacı'yı zorla polis aracına bindirdi. Bu sırada göz çevrelerinde morluklar olduğu görülen ve adı öğrenilmeyen kadın da, emniyete götürüldü.


Uzmanlar kararında içilen şarabın kanserli hastaların ömrünü uzattığını belirtti. Şarabın aynı zamanda kalp krizinden ölme riskini yüzde 15 azalttığına dikkat çeken bilim insanları, aynı etkiyi bira ve diğer alkollü içeceklerin yapmadığını ifade etti.

ABD'li bilim insanlarının yaptığı araştırmaya göre meme kanseri olan kadınların günde bir bardak şarap içmesi halinde yaşama şansları artar. Sadece bununla da kalmıyor. Şarabın kalp krizinden ölme riskini de azalttığı ifade edildi.

ABD'li uzmanlar meme kanseri olan kadınların güvenli şekilde içki içip içemeyecekleri hakkındaki ikilemine son verdi. Daha önceki bir araştırmada İngiltere'deki 300 bin kanserli hastanın 13 bininin alkolden kaynaklandığı ifade edilmişti. Bu vakalar arasında meme, ağız, yemek borusu ve bağırsak kanserleri var. Yine bu araştırmaya göre meme kanserinin beşte biri alkolden kaynaklanıyor.
Çalışmada günde iki kadeh şarap içen kadınlarda meme kanseri gelişme riskinin beşte bir olduğu ifade edildi.

İçki içmenin kansere nasıl etki yaptığı tam olarak bilinmese de vücuttaki cinsiyet hormonu östrojeni yükseltmesi yoluyla artırdığı tahmin ediliyor.

Ancak bu yeni çalışma tanı konulmadan önce ve sonra kararında içilirse kanserden ölme riskine etki yapmadığını ileri sürüyor. Araştırmaya göre bu 'karar' haftada üç veya dört bardak. Bu şekilde içenlerin kalp damar hastalıklarından ölme riski ise yüzde 15 azalıyor.

Uzmanlara göre bira ve diğer alkollü içecekler aynı faydayı sağlamıyor. Aksine çok fazla alkol tüketen kanserli hastaların yaşama şansı azalıyor.

Journal of Clinical Oncology dergisinde yayımlanan araştırma, Seattle, Fred Hutchinson Kanser Araştırma Merkezi'nin Kanser Önleme Programı'nda çalışan Polly Newcomb'ın öncülüğünde yapıldı.

Dr. Newcomb kanser teşhisi konulmuş bir kadının alkol geçmişinin yaşam süresini etkilemeyeceğini söyledi. Buna ek olarak tanıdan sonra hafif şekilde şarap tüketirse yaşam süresini uzatabileceğini öne sürdü.

Çalışma 23 bin kadının verileri taranarak yapıldı.

Dünya Kanser Araştırmaları Fonu kanserli hastalarda alkollü içecekleri sınırladı. Fonun önerisine göre erkekler günde iki kadeh kadınlar bir kadeh içebilir.

Kaynak : http://www.gazeteport.com.tr/

10 Nisan 2013 Çarşamba



Yarışma sonrasında Ilıcalı'nın ekibine dahil olan güzel sunucuya, birçok firmadan reklam teklifleri geldi. Birkaç reklam filminde yer alan Esmersoy, oldukça ciddi rakamlara anlaşmalar imzaladı. Özel gecelerde sunuculukta yapan Esmersoy'a, son olarak internet üzerinden satış yapan bir moda sitesi reklam yüzü olması için teklif getirdi.

400 BİN LİRALIK İMZA

Kısa bir süre önce anlaşma imzalayan Burcu Esmersoy'un, kampanya dahilinde ne kadar ücret aldığı açıklanmamıştı. Ancak öğrenilen bilgiye göre Esmersoy, reklam yüzü olduğu siteden 400 bin lira aldı. Güzel sunucu aldığı bu ücret karşılığında internet sitesinin kataloglarında, TV reklamlarında ve billboard'larda yer alacak.


Şarkıcı Hadise bir moda sitesinin reklam yüzü olması karşılığında 1.7 milyon lira almıştı. Hadise'nin ardından Demet Akalın ile Hande Yener birlikte rol aldıkları internet sitesinin reklamlarından 500'er bin lira kazanmışlardı.


Birkaç kilo vermek için başlanan diyetler yaşamı tehdit eden yeme bozukluklarına dönüşebiliyor.

Güzelliğin giderek zayıflıkla eşdeğer görülmeye başlaması, özellikle genç kadınlar üzerinde baskı oluşturuyor.Birkaç kilo vermek için başlanan diyetler yaşamı tehdit eden yeme bozukluklarına dönüşebiliyor.
“Yavaş yavaş yemekle kurulan ilişki bozuluyor. Vücut, açlık ve tokluk duygusunu yitiriyor ve bu zamanla süregelen kalıcı bir soruna dönüşüyor. Hasta ne zaman aç olduğunu ya da neyi canının istediğini ayırt edemiyor. Bu duygu diyetler sebebiyle yok oluyor.” Almanya’nın Bonn kentindeki yeme bozukluğu merkezinde gönüllü olarak görev yapan Psikolog Annette Lemler-Lauerbach, hastaların yaşadıklarını bu sözlerle anlatıyor. Psikolog, hastaların kontrol duygusunu kaybettiğine, çoğunlukla hayatını kaybetme tehlikesi baş gösterene kadar da yardım almadığına dikkat çekiyor. Tahminlere göre, yaşları 15 ila 25 arasında değişen genç kadınların yüzde 1′i yemek yiyememe rahatsızlığı olarak da bilinen anoreksiya nervoza hastası. Yüzde 5′i ise bulimiya olarak bilinen, aşırı yeme ve daha sonra yediklerini çıkarma rahatsızlığından muzdarip.
“Yaşam öyküleri belirleyici”

Psikolog Lemler-Lauerbach özellikle bulimiya hastalarının rahatsızlıklarını uzun yıllar boyunca gizleyebildiğini söylüyor. Uzman onların kilo değişikliklerinin anoreksiya hastalarındaki kadar belirgin olmadığını vurguluyor. Bu kısırdöngü, beden yetersiz beslenmeden dolayı saç dökülmesi, kemik erimesi hatta kalp ve sinir sistemi rahatsızlıkları gibi sinyaller verinceye kadar devam ediyor. Bonn Üniversite Hastanesi’nden Dr. Katrin Imbierowicz şunları söylüyor: “Anoreksiya nervoza hastalarının yaşam öykülerine baktığımızda çoğunlukla bu hastalığın ortaya çıkmasına neden olabilecek bazı sorunlar görüyoruz, cinsel taciz vakalarından sonra yaşanan travmalar gibi örneğin. Bazı hastalar ise istikrarlı bir aile düzeni olmasına rağmen, fazla mükemmeliyetçiler. Diğer bir grupta da zayıflığın güzelliğin bir koşuluymuş gibi dayatıldığı hayat anlayışının rol oynadığını görüyoruz. Zayıf olma isteği genç kızlar arasında birinden diğerine sirayet ediyor.”
Uzman doktor, özellikle küçük yaştaki kızların söz konusu ‘grup baskısı’ ile karşı karşıya kaldığını ve kendilerini sürekli diyet yapma ve zayıf kalma baskısı altında hissettiğini ifade ediyor: “Şayet bir klişeden bahsedecek olursak, daha çok yüksek eğitimli ailelerde, başarılı olmanın büyük bir değer olarak görüldüğü ailelerdeki kızların bu hastalığa yakalandığını söyleyebiliriz.”
Ancak uzmanlar psikolojik sağlığı yerinde olanların yeme bozukluğu sorunu yaşamadığını vurguluyor. Genellik çok hırslı, fakat özgüven sorunu yaşayan bireylerin yeme bozukluğu rahatsızlığı yaşadığı ifade ediliyor. Psikolog Lamler-Lauerbach, hasta yakınlarında da benzer davranışların görüldüğünü vurguluyor: “Anoreksiya hastasının bulunduğu ailelerde aile ortamının uyumlu olması için büyük çaba gösteriliyor, öyle ki aile içindeki çatışmalar hasıraltı ediliyor. Tartışmanın çok korkunç bir şey olduğu düşünülüyor. Dışarıya karşı bu imajın korunması isteniyor. Bulimiyalarda da durum genelde bu yönde, tartışmalar yapıcı bir şekilde çözülmüyor.”
Açlık intihar ettiriyor
Dr. Katrin Imbierowicz, yeme bozukluklarının psikoterapi ile tedavi edilebileceğini söylüyor. Doktorun uzmanlık alanı da yeme bozuklukları. Uzman, Bonn Üniversitesi’ne bağlı psikoloji kaynaklı bedensel hastalıklar bölümünde, her hastanın sorunları ile tek tek ilgilendiklerini, hastaları kesinlikle yemek yemeye zorlamadıklarını ifade ediyor: “Bizim terapimiz gönüllülük ilkesine dayanıyor. Hastaları bilgilendiriyor ve kabul ederlerse onlara vereceğimiz yeme programının neler içerdiğini, haftada ne kadar kilo almaları gerektiğini bir bir anlatıyoruz. Yemek yemek normal bir hale geldiğinde, bu yapıyı biraz olsun kırabiliyoruz.”
Psikolog Annette Lemler-Lauerbach ise tedavide ilaçlara nadiren başvurulduğunu, çoğunlukla da bulimiya hastalarının tedavisinde antidepresanların kullanıldığını söylüyor. Uzman böylelikle yeme krizlerinin azaldığını vurguluyor. Ancak yeme bozukluğundan muzdarip hastaların yeniden normal yeme alışkanlıklarına kavuşması uzun yıllar alabiliyor. Hastaların yalnızca yüzde 30′u tedaviye olumlu yanıt veriyor. Anoreksiya nervoza hastalarının yüzde 15′inin hayatını kaybettiğini belirten Dr. İmbierowicz, bunlardan yarısının açlık duygusuna bağlı depresyon nedeniyle intihar ettiğine dikkat çekiyor. (