tayyip erdoğan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tayyip erdoğan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Haziran 2013 Cumartesi

Tayyip Erdoğan ithal ağaçtan 1 milyar dolar servet kazandı



Başbakan Tayyip Erdoğan’ın "3 milyar ağaç diktik" açıklaması çok tartışıldı. Üç milyarı 10 yıla bölünce günde 821 bin 917 ağaç dikildiği anlamına geliyor. Bu rakama kimse inanmadı, ancak devlet raporlarının daha çarpıcı bir saptaması var. Başbakan Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı iken mülkiye müfettişi Candan Eren, belediyenin hesaplarını kapsamlı bir şekilde inceledi ve ağaç alımında 1 milyar dolarlık bir yolsuzluk saptadı. Rapora göre, ithal ağaç işinden elde edilen 1 milyar dolar, Başbakan Erdoğan'ın servetine dahil edildi. Üstelik, ithal edilen ağaçların hiçbiri Türkiye'nin iklimine uygun değildi...

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Gezi Parkı’yla başlayan eylemlere yanıt vermek için yaptığı “ağaç” açıklamaları eski defterleri yeniden gündeme getirdi.

Erdoğan'ın hesabına göre 10 yılda 3 milyar ağaç dikilmiş. Bu da günde 821 bin 917 ağaca denk geliyor. Uzmanlara bu mümkün görünmüyor.

Belli ki Başbakan Erdoğan 3 milyar ağaç dikme sürecine İstanbul Belediye Başkanlığı dönemini de dahil ediyor.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve ağaç denilince akla ilk gelen yolsuzluk... Çünkü Erdoğan'ın belediye başkanlığı döneminde ithal edilen ağaçlardan toplam 1 milyar dolar haksız kazanç elde edildi.

Büyük vurgunu 2001 yılında İDGAŞ Yolsuzluğu’nu araştıran Mülkiye Başmüfettişi Candan Eren ortaya çıkardı. İşte o raporda, dönemin İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter yardımcısı Mahmut Kuş'un ağzından aktarılan yolsuzluk…
“Belediyeden Albayraklar'a para pompalanması için kullanılan en basit ve en önemli yolun ağaç işi olduğunu, Recep Tayyip Erdoğan'ın şu anda elinde nakit 1 Milyar Dolar olduğunun söylendiği, belirtilmiştir. “Bu paranın önemli bölümünün kaynağının ağaç işi olduğunu, ağaç işindeki yolsuzluğu yakalamanın imkansız olduğu, getirdik, diktik, kurudu mantığının olduğunu belirtmiştir.”

Başmüfettiş Eren’in 380 sayfa olan "Ek Tevdi Raporu" İGDAŞ dava dosyası için hazırlandı. "Çok gizli" damgalı rapor, İçişleri Bakanlığı'na ve İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı'na sunuldu.

Eren’in ağaç yolsuzluğuyla ilgili çok önemli bir diğer tespiti ise “yolsuzluktan edinilen paranın AKP’nin siyaset finansmanında kullanıldığı” şeklinde.

Peki, Başbakan Erdoğan'ın İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı döneminde ithal edilen bu ağaçlar ne oldu? Hiçbiri Türkiye iklimine uygun değildi. Hepsi buhar oldu...

ulusalkanal.com.tr

14 Haziran 2013 Cuma

Guardian gazetesinin usta çizeri Steve Bell'in bugünkü karikatürünün konusu Türkiye'de yaşanan protestolarda ve eylemlerde polisin orantısız güç kullanması ve müdahalelerde kullanılan TOMA'lar.

Türkiye'de Gezi Parkı'nda paşlayan ve hem İstanbul'a hem de diğer illere yayılan toplumsal gösterilerde polisin göstericilere sert ve orantısız müdahalesi ilk günden beri tartışılıyor.

11 Mart 2013 Pazartesi



Cumhuriyet gazetesinin önde gelen yazarlarından Orhan Bursalı'nın bugünkü köşesinde yer alan iddialar çok konuşulacak. Bursalı'nın iddiasına göre Cumhurbaşkanı Abdullah Gül yeni bir parti kurma girişimi içinde. Cumhuriyet yazarının iddiasına göre parti kurma çalışmasının başındaki isim ise Başbakan Erdoğan'ın milletvekili yapmadığı Ahmet Ertürk.

İşte Orhan Bursalı'nın "Gül'den Parti Resti" başlıklı bugünkü o yazısı

AYDINLIK GAZETESİ YAZMIŞTI

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül bir parti kurma girişiminin içinde.. Aydınlık gazetesinin dün iyi bir gazetecilikle duyurduğu bu haber, hiç de yabancım değil! Bir yılı aşkın süredir yazdığım Gül-Erdoğan arasındaki büyük siyasi çekişmenin geldiği nokta, siyasi parti kurma restidir.. Eğer aralarında bir siyasi anlaşma olmazsa, sürecin bu noktaya geleceğine işaret etmiştim.

AKP içinde ve çevresinde Erdoğan'ın üzerlerini çizdiği, özellikle Gül'e yakın çok insan var. Ayrıca RTE'nin fırsat vermediği Cemaate yakın siyasetçiler de var. Erdoğan'ın, kendine en büyük ikbal kapısını açmaya çalışırken parti tüzüğünün 3 dönem şartıyla tasfiye ettiği "birlikte yola çıktığı yol arkadaşları"var.. Onlar dururken Numan Kurtulmuş, Süleyman Soylu gibi kendi parti, görüş ve arkadaşlarını "satmış" siyasetçileri AKP vitrinine çıkarması var.. Var oğlu var.

Yani AKP içinde bile büyük küskünler ordusundan bahsedebiliriz! Ben, Bülent Arınç'ı da onların arasına katarım! Arınç, görüşlerini bile özgürce dile getiremiyor. Getirdiğinde de iki adım geri atıyor. Erdoğan'ın tek adam-tek seçici, tek karar verici, tek uygulayıcı, yani en yumuşak tanımlamayla otoriter lider olarak betimlenecek siyaset anlayışının kurbanı yüzlerce kişi var.

Bu kesimde eksik olan, ciddi bir siyasi seçenek olabilecek bir şemsiye kişilik. Ama RTE'nin alternatifi hep Gül'dür. Şimdi Gül şemsiyesi altında bir siyasi gövde ortaya çıkabilir; çıkma olasılığı çok güçlüdür. Bunu bir ölçüde de RTE'nin tutumu belirleyecektir.. Hep yazdığım gibi RTE, Gül'e başbakanlık yolunu, kapısını açmazsa bu siyasi gövde, parti olarak RTE'nin karşısına çıkar.

YENİ PARTİ ÇALIŞMASINI AHMET ERTÜRK YAPIYOR İDDİASI

Hadi ben de bir isim vereyim: Yeni bir siyasi parti temaslarını sürdürenin ise Gül'ün önemli danışmanlarından, RTE'nin milletvekili yapmadığı Ahmet Ertürk'ün olduğu belirtiliyor. Ertürk, eski TMSF Başkanı!.. Şüphesiz ki bu gelişme RTE tarafından izlenmekte ve bilinmekte.. Bu nedenle ortada saklanacak durumlar çoktan aşıldı!

Peki, erken değil mi Gül'ün ortaya çıkması? Değil.. RTE, Apo ile birlikte kotardığı ve bütün milleti dışladığı başkanlık anayasası tasarısını birden öne çekince, bu eylül-ekimde referandumu gündeme getirince Gül'ün de siyasi parti restini öne çektiği görülüyor.

GÜL VE CEMAATİN ERDOĞAN'A KARŞI İTTİFAKI

Bu bağlamda, Gül ile Cemaat arasında da RTE'ye karşı doğal bir ittifak zemini de oluşuyor. Cemaat, her zaman, haddinden fazla bir güce sahip izlenimini verir. Yaşadığımız özel mahkemeler sürecinin, adaletsizliğin, sahtekârlığın ve zulmün baş aktörlerinden olan dini/ticari/siyasi bir yarı gizli örgütün, bu kez iktidara tam ortaklığının gündeme gelmesi ise çok çok ürkütücü ve düşündürücüdür. (CHP'deki bu örgüt ittifakçılarına da duyurulur!) Şimdilik bunu bir not olarak düşelim..

Gül hemen hemen bir yıldır "siyasi program" geliştirme/inşa peşindedir. Bu "programı", RTE'nin siyasetine karşı bütün söylemlerinde görülebilir. En son, Taha Akyol'la CNNTürk'teki söyleşisinde, anayasada vatandaşlık tanımı konusunda, Atatürk'ün 1924 Anayasası'na gönderme yapması, RTE'ye karşı en ciddi siyasi duruşlarından biri olarak gündeme girdi. RTE biliyorsunuz anayasadan Türk milleti tanımının silinmesi konusunda Apo ile uzlaşmaya varmıştı! Taha Akyol, öteden beri Gül'ü destekler. Özellikle Apo ile başkanlık anayasasının deşifre olmasından sonra.. (Hâlâ artçı depremlerini yaşıyoruz bu deşifrenin, bu bile RTE'nin şoku atlatamadığının göstergesidir...) Akyol, 10 yıldır ilk kez bu kadar art arda Erdoğan'ı eleştiren yazılara imza atıyor!

GÜL PARTİSİ'Nİ ÖNLEYECEK TEK ÇÖZÜM

Evet, Gül en büyük siyasi restini çekti Erdoğan'a karşı dedik.. Şimdilik "Gül Partisi" oluşumunu önleyecek tek çözüm, Erdoğan'ın geri çekilmesi gibi gözüküyor. Erdoğan'ın kişiliğini bilenler, onun 2023'e kadar kendine çizdiği ve tüm Türkiye'yi "Tayyipleştirme"yi içeren politik geleceğinden asla vazgeçmeyeceğini bilirler. Bugünkü Tayyip Erdoğan "profili" ile tatmin olacak veya bu tasarımından vazgeçerek kendisine sunulanla yetinecek bir kişilik yok ortada.. Vazgeçerse kendini inkâr bile olabilir!

Terazinin kefelerine bakıyorum, şimdilik gördüğüm, tavan yapmış özgüveni ile baş aşağı gitme olasılığı ağırlık kazanan bir RTE.. Buna kendi kendini yemek de denebilir! Kaçınılmaz bir durum ortaya çıkabilir.

Medyadaki ve AKP içindeki Tayyipçilere: Durumu göz önüne alarak yeni bir pozisyonda ön almak zamanıdır. Biliyorsunuz, erken davrandığınız ölçüde kazançlı çıkarsınız...
opsiyonelhaber

28 Şubat 2013 Perşembe


CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, CHP’li bazı milletvekilleri ile birlikte TBMM’de basın toplantısı düzenledi.

BDP heyetinin İmralı ziyaretine değinen İnce, Silivri Cezaevi’nde İlker Başbuğ’a yaptığı ziyarette yaşadıklarını anlattı.

BDP’li heyetin İmralı ziyareti hakkında konuşan Muharrem İnce, "Ben bu ülkenin bir milletvekiliyim. Altan Tan da bu ülkenin bir milletvekili. Silivri Cezaevi’nde İlker Başbuğ’u ziyaretimde yaşadıklarımı anlatıyorum. Kemerimi, ayakkabılarımı çıkardılar. Bozuk paralarımı, çakmağımı, telefonumu aldılar. X-Ray cihazından geçirdiler. Soğuk bir salonda sabahtan demlenmiş acı bir çay içtik. Benim içeriye toplu iğne sokma Şansım dahi yoktu. Altan Tan’ın gazetelere anlattığı İmralı’daki Abdullah Öcalan’a yaptıkları ziyareti söylüyorum. ’Üstümüz aranmadı. İsteseydik kayıt cihazı götürebilirdik. 2 porsiyon yemek yedik.’ Elini kolunu sallayarak gidiliyor. Ben de milletvekiliyim o da milletvekili" diye konuştu.

Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda CHP’li üyelerin önerilerinin reddedildiğini belirten İnce, "Tayyip Öcalan- Abdullah Erdoğan’ Anayasası yapmak istiyorlar. Yapılmak istenen bu. Türk vatandaşlığı ve Türk milleti kavramını anayasadan çıkarmak istiyorlar. Eğitim dilinin değiştirilmesini istiyorlar. Anlaşmışlar burada. ’Yerel yönetimlere yetki veriyoruz’ diyerek özerk yönetimi ve federasyona bir geçiş ve olanak tanımak istiyorlar. Başkanlık sistemi altında bir diktatörlük kurmak istiyorlar. Bizim taleplerimiz reddedildi ama AKP-PKK talepleri bu dört maddeden oluşmaktadır" dedi.

Muharrem İnce, son günlerde bir kısım medyanın ’AKP özgürlükçü ve demokrat bir anayasa yapmak istiyor. CHP ise 1930’luların kafasında ve özgür bir ülke istemiyor’ dediğini belirterek CHP’li üyelerin Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda yaptıkları önerilerinin AKP tarafından reddedildiğini söyledi.

Muharrem İnce, "Seçim barajının yüzde 5’e düşürülmesini istemişiz. AKP bunu reddetmiş. Yargı bağımsızlığı istemişiz. AKP bunu reddetmiş. Grev hakkı istemişiz. AKP bunu reddetmiş. Toplu sözleşmeyi istemişiz. AKP bunu reddetmiş. Kadınların temsili...’Eşit temsili devlet gözetlemekle yükümlüdür’ demişiz. AKP bunu reddetmiş. Kamu görevlisine güvence istemişiz. AKP bunu reddetmiş. ’Taşeronluğa son’ demişiz. AKP bunu reddetmiş. Sendika hakkının genişletilmesini istemişiz. AKP bunu reddetmiş. ’Hiç kimse dini, dili, mezhebi, ve düşüncesi nedeniyle ayrımcılık yapılamaz, hor görülemez ötekileştiremez. dışlanamaz’ demişiz. ’Devlet bütün din, mezhep, inançlara eşit mesafede durmakla yükümlüdür’ demişiz ve ’Devlet tüm eylem ve işlemlerinde buna uymakla yükümlüdür’ demişiz. AKP bunu reddetmiş" dedi.

"TAYYİP ÖCALAN-ABDULLAH ERDOĞAN’ ANAYASASI YAPMAK İSTİYORLAR"

Muharrem İnce sözlerini şöyle sürdürdü: "Bunu yazamayız Laikliğe ne gerek var’ demişler. Şimdi bunları öneren CHP ileri, demokrat ve özgürlükçü değil mi ? Bunları biz önermişiz. AKP bunları reddetmiş. Biz devrimci bir partiyiz. Bunun karşılığında ise AKP-PKK anayasası yapmak istiyorlar. ’Tayyip Öcalan- Abdullah Erdoğan’ Anayasası yapmak istiyorlar. Yapılmak istenen bu. Çok net bir şekilde söylüyorum bunu. Türk vatandaşlığı ve Tük milleti kavramını anayasadan çıkarmak istiyorlar. Eğitim dilinin değiştirilmesini istiyorlar. Anlaşmışlar burada. ’Yerel yönetimlere yetki veriyoruz’ diyerek özerk yönetimi ve federasyona bir geçiş ve olanak tanımak istiyorlar. Başkanlık sistemi altında bir diktatörlük kurmak istiyorlar. Bizim taleplerimiz reddedildi ama AKP-PKK talepleri bu dört maddeden oluşmaktadır. Türkiye’nin geldiği noktaya gerçekten üzülüyoruz. Bunu yazacak yürekli bir gazete arıyorum. Dün söylediklerim hiçbir gazete ve televizyonda söylenmedi."

DHA

24 Şubat 2013 Pazar



Kürt sorununun çözümü için yapmış olduğu çıkışlarla adından söz ettiren Ayşen Gruda SKYTürk360 ekranlarında İzzet Çapa'nın sorularını yanıtladı.

"ERDOĞAN'IN SÖZLERİNİ KÜPE YAPTIM"

Ayşen Gruda sanatçının muhalefet yapmasının gerekliliği konusunda "Muhalefet de yapılır, iyi şeyler oluyorsa o da görülür. Mesela Başbakan Erdoğan'ın 'Savaş kolaydır, barış ise zordur' sözünü kulağıma küpe yaptım" dedi.

"KAVGA ETMENİN GEREĞİ YOK"

Geçtiğimiz günlerde 'Kandil'e giderim' diyerek yeni bir polemik başlatan Gruda, bu sözleriyle ilgili olarak, "Gayet net dedim ki devlet bana görev verirse o mağaralara da giderim. Kimse bana bir şey yapmaz. Kavga etmenin gereği yok, konuşmanın, ilimin, bilimin, sanatın gereği var. Bunda yanlış anlaşılacak ne var?" şeklinde konuştu.

25 Ocak 2013 Cuma


İçişleri, Turizm, Milli Eğitim ve Sağlık Bakanları değişti. Erdoğan, iç kabinesi olarak adlandırılan, her önemli karar öncesi danıştığı dört isme bakanlık koltuğu verdi.


Başbakan Erdoğan beklenen hükümet revizyonunu dar kapsamlı tuttu. İçişleri, Milli Eğitim, Sağlık ve Kültür bakanlarının değişmesi siyasi kulisler için sürpriz olmadı. Ancak bu bakanların yerine gelenler isimler ise sürpriz oldu.

Başbakan Erdoğan’ın Afrika gezisi dönüşünde “Her an her şey olabilir” diyerek sinyalini verdiği kabine değişikliği dün gerçekleşti. Perşembe günleri gerçekleştirilen devletin zirvesindeki görüşme trafiği, kabine değişikliği haberiyle son buldu. Görüşme kapsamında ilk olarak Başbakan Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel’i Başbakanlık’ta kabul etti. Görüşme yaklaşık 1,5 saat sürdü. Cumhurbaşkanı Gül ile Genelkurmay Başkanı Org. Özel’in görüşmesi ise saat 15.10’da başladı.
Yıldırım tek kaldı

AK Parti’nin Abdullah Gül başkanlığında kurulan ilk hükümetinden bu yana tüm kabinelerde Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ile birlikte görev alan Sağlık Bakanı Akdağ 10 yıl sonra koltuğuna veda etmek durumunda kaldı. Yıldırım ise kabinenin koltuğu hiç değişmeyen tek ismi olarak kaldı.

Gelenler sürpriz oldu

Revizyon ile koltuğunu kaybeden Şahin, Akdağ, Dinçer ve Günay, kabine değişikliği arifesinde isimleri “gidici bakanlar” olarak telaffuz edilen 4 isimdi. Erdoğan’ın gerçekleştirdiği revizyon bu çerçevede “gidenler” açısından AK Parti grubu ve siyasi kulisleri şaşırtmadı.

Müezzinoğlu da şaşırdı

10 yıldır bakanlık yapan Akdağ, sağlıkta önemli değişim politikalarına imza atan, Erdoğan’a en bağlı isimlerden biriydi. Ancak Akdağ, AK Parti Meclis grubunda geniş bir kesimin sıcak bakmadığı bir isimdi. Akdağ’ın yerine gelen Edirne Milletvekili Mehmet Müezzinoğlu ise revizyonun en sürpriz ismi oldu. AK Parti eski İstanbul İl Başkanı olan Müezzinoğlu, Erdoğan’ın İmam Hatip’ten okul arkadaşı ve AK Parti liderinin en güvendiği isimlerden biri.

24 Ocak 2013 Perşembe



Başbakan Erdoğan Recep Tayyip Erdoğan'ın Bizim öyle bir ecdadımız yok' eleştirisinden sonra yayınlanan 77. bölüme sansür uygulandı. Erdoğan'ın açıklamalarından hemen sonra yayınlanan fragmanda Halit Ergenç'in canlandırdığı Kanuni karakterinin söylediği "İktidar tehdittir, kör ve sağır eder" sözleri dikkat çekti.

Ancak diziyi izleyenler filmin o sahnesinde o repliği göremeyince hayal kırıklığına uğradı.

Muhteşem Yüzyıl'ın dün akşam yayınlanan bölümünde Pargalı İbrahim'in infaz edilme sebebini merak eden Şehzade Mustafa'nın babasından aldığı yanıt ise sansürlenen repliğin bir benzeri.

Şehzade Mustafa'nın ısrarlı sorusuna Kanuni öyle bir cevap veriyor ki...