11 Nisan 2013 Perşembe



İstanbul Beyoğlu İstiklal Caddesi'ndeki bir işhanının merdivenlerinde yatan sarışın bir kadın, dayak yediğini söyleyerek yardım istedi. Bunun üzerine bazı vatandaşlar genç kadını önce sokağa çıkarttı, ardından binanın giriş kapısını kapattı. Bu sırada üst katlardan inen bir kişi, 'Açın kapıyı' diye bağırmaya başladı. Ancak vatandaşlar polise haber verip, içerideki kişinin dışarı çıkmasını engelledi.

POLİSE DİRENDİ

Olay yerine gelen polis içerideki kişinin, 2011 yılında katıldığı Survivor Yarışması'nda hiperaktif tavırları ve kavgalarıyla dikkat çeken Taner Tolga Tarlacı olduğunu gördü. Üzerinde şort bulunan yarı çıplak haldeki Tarlacı, polislere kadını dövmediğini, asıl kendisinin şikayetçi olduğunu söyledi. Gözaltına alınmak istenilen Tarlacı, polislerle tartışarak bu duruma direndi. Polis, Tarlacı'yı zorla polis aracına bindirdi. Bu sırada göz çevrelerinde morluklar olduğu görülen ve adı öğrenilmeyen kadın da, emniyete götürüldü.


Uzmanlar kararında içilen şarabın kanserli hastaların ömrünü uzattığını belirtti. Şarabın aynı zamanda kalp krizinden ölme riskini yüzde 15 azalttığına dikkat çeken bilim insanları, aynı etkiyi bira ve diğer alkollü içeceklerin yapmadığını ifade etti.

ABD'li bilim insanlarının yaptığı araştırmaya göre meme kanseri olan kadınların günde bir bardak şarap içmesi halinde yaşama şansları artar. Sadece bununla da kalmıyor. Şarabın kalp krizinden ölme riskini de azalttığı ifade edildi.

ABD'li uzmanlar meme kanseri olan kadınların güvenli şekilde içki içip içemeyecekleri hakkındaki ikilemine son verdi. Daha önceki bir araştırmada İngiltere'deki 300 bin kanserli hastanın 13 bininin alkolden kaynaklandığı ifade edilmişti. Bu vakalar arasında meme, ağız, yemek borusu ve bağırsak kanserleri var. Yine bu araştırmaya göre meme kanserinin beşte biri alkolden kaynaklanıyor.
Çalışmada günde iki kadeh şarap içen kadınlarda meme kanseri gelişme riskinin beşte bir olduğu ifade edildi.

İçki içmenin kansere nasıl etki yaptığı tam olarak bilinmese de vücuttaki cinsiyet hormonu östrojeni yükseltmesi yoluyla artırdığı tahmin ediliyor.

Ancak bu yeni çalışma tanı konulmadan önce ve sonra kararında içilirse kanserden ölme riskine etki yapmadığını ileri sürüyor. Araştırmaya göre bu 'karar' haftada üç veya dört bardak. Bu şekilde içenlerin kalp damar hastalıklarından ölme riski ise yüzde 15 azalıyor.

Uzmanlara göre bira ve diğer alkollü içecekler aynı faydayı sağlamıyor. Aksine çok fazla alkol tüketen kanserli hastaların yaşama şansı azalıyor.

Journal of Clinical Oncology dergisinde yayımlanan araştırma, Seattle, Fred Hutchinson Kanser Araştırma Merkezi'nin Kanser Önleme Programı'nda çalışan Polly Newcomb'ın öncülüğünde yapıldı.

Dr. Newcomb kanser teşhisi konulmuş bir kadının alkol geçmişinin yaşam süresini etkilemeyeceğini söyledi. Buna ek olarak tanıdan sonra hafif şekilde şarap tüketirse yaşam süresini uzatabileceğini öne sürdü.

Çalışma 23 bin kadının verileri taranarak yapıldı.

Dünya Kanser Araştırmaları Fonu kanserli hastalarda alkollü içecekleri sınırladı. Fonun önerisine göre erkekler günde iki kadeh kadınlar bir kadeh içebilir.

Kaynak : http://www.gazeteport.com.tr/

10 Nisan 2013 Çarşamba



Yarışma sonrasında Ilıcalı'nın ekibine dahil olan güzel sunucuya, birçok firmadan reklam teklifleri geldi. Birkaç reklam filminde yer alan Esmersoy, oldukça ciddi rakamlara anlaşmalar imzaladı. Özel gecelerde sunuculukta yapan Esmersoy'a, son olarak internet üzerinden satış yapan bir moda sitesi reklam yüzü olması için teklif getirdi.

400 BİN LİRALIK İMZA

Kısa bir süre önce anlaşma imzalayan Burcu Esmersoy'un, kampanya dahilinde ne kadar ücret aldığı açıklanmamıştı. Ancak öğrenilen bilgiye göre Esmersoy, reklam yüzü olduğu siteden 400 bin lira aldı. Güzel sunucu aldığı bu ücret karşılığında internet sitesinin kataloglarında, TV reklamlarında ve billboard'larda yer alacak.


Şarkıcı Hadise bir moda sitesinin reklam yüzü olması karşılığında 1.7 milyon lira almıştı. Hadise'nin ardından Demet Akalın ile Hande Yener birlikte rol aldıkları internet sitesinin reklamlarından 500'er bin lira kazanmışlardı.


Birkaç kilo vermek için başlanan diyetler yaşamı tehdit eden yeme bozukluklarına dönüşebiliyor.

Güzelliğin giderek zayıflıkla eşdeğer görülmeye başlaması, özellikle genç kadınlar üzerinde baskı oluşturuyor.Birkaç kilo vermek için başlanan diyetler yaşamı tehdit eden yeme bozukluklarına dönüşebiliyor.
“Yavaş yavaş yemekle kurulan ilişki bozuluyor. Vücut, açlık ve tokluk duygusunu yitiriyor ve bu zamanla süregelen kalıcı bir soruna dönüşüyor. Hasta ne zaman aç olduğunu ya da neyi canının istediğini ayırt edemiyor. Bu duygu diyetler sebebiyle yok oluyor.” Almanya’nın Bonn kentindeki yeme bozukluğu merkezinde gönüllü olarak görev yapan Psikolog Annette Lemler-Lauerbach, hastaların yaşadıklarını bu sözlerle anlatıyor. Psikolog, hastaların kontrol duygusunu kaybettiğine, çoğunlukla hayatını kaybetme tehlikesi baş gösterene kadar da yardım almadığına dikkat çekiyor. Tahminlere göre, yaşları 15 ila 25 arasında değişen genç kadınların yüzde 1′i yemek yiyememe rahatsızlığı olarak da bilinen anoreksiya nervoza hastası. Yüzde 5′i ise bulimiya olarak bilinen, aşırı yeme ve daha sonra yediklerini çıkarma rahatsızlığından muzdarip.
“Yaşam öyküleri belirleyici”

Psikolog Lemler-Lauerbach özellikle bulimiya hastalarının rahatsızlıklarını uzun yıllar boyunca gizleyebildiğini söylüyor. Uzman onların kilo değişikliklerinin anoreksiya hastalarındaki kadar belirgin olmadığını vurguluyor. Bu kısırdöngü, beden yetersiz beslenmeden dolayı saç dökülmesi, kemik erimesi hatta kalp ve sinir sistemi rahatsızlıkları gibi sinyaller verinceye kadar devam ediyor. Bonn Üniversite Hastanesi’nden Dr. Katrin Imbierowicz şunları söylüyor: “Anoreksiya nervoza hastalarının yaşam öykülerine baktığımızda çoğunlukla bu hastalığın ortaya çıkmasına neden olabilecek bazı sorunlar görüyoruz, cinsel taciz vakalarından sonra yaşanan travmalar gibi örneğin. Bazı hastalar ise istikrarlı bir aile düzeni olmasına rağmen, fazla mükemmeliyetçiler. Diğer bir grupta da zayıflığın güzelliğin bir koşuluymuş gibi dayatıldığı hayat anlayışının rol oynadığını görüyoruz. Zayıf olma isteği genç kızlar arasında birinden diğerine sirayet ediyor.”
Uzman doktor, özellikle küçük yaştaki kızların söz konusu ‘grup baskısı’ ile karşı karşıya kaldığını ve kendilerini sürekli diyet yapma ve zayıf kalma baskısı altında hissettiğini ifade ediyor: “Şayet bir klişeden bahsedecek olursak, daha çok yüksek eğitimli ailelerde, başarılı olmanın büyük bir değer olarak görüldüğü ailelerdeki kızların bu hastalığa yakalandığını söyleyebiliriz.”
Ancak uzmanlar psikolojik sağlığı yerinde olanların yeme bozukluğu sorunu yaşamadığını vurguluyor. Genellik çok hırslı, fakat özgüven sorunu yaşayan bireylerin yeme bozukluğu rahatsızlığı yaşadığı ifade ediliyor. Psikolog Lamler-Lauerbach, hasta yakınlarında da benzer davranışların görüldüğünü vurguluyor: “Anoreksiya hastasının bulunduğu ailelerde aile ortamının uyumlu olması için büyük çaba gösteriliyor, öyle ki aile içindeki çatışmalar hasıraltı ediliyor. Tartışmanın çok korkunç bir şey olduğu düşünülüyor. Dışarıya karşı bu imajın korunması isteniyor. Bulimiyalarda da durum genelde bu yönde, tartışmalar yapıcı bir şekilde çözülmüyor.”
Açlık intihar ettiriyor
Dr. Katrin Imbierowicz, yeme bozukluklarının psikoterapi ile tedavi edilebileceğini söylüyor. Doktorun uzmanlık alanı da yeme bozuklukları. Uzman, Bonn Üniversitesi’ne bağlı psikoloji kaynaklı bedensel hastalıklar bölümünde, her hastanın sorunları ile tek tek ilgilendiklerini, hastaları kesinlikle yemek yemeye zorlamadıklarını ifade ediyor: “Bizim terapimiz gönüllülük ilkesine dayanıyor. Hastaları bilgilendiriyor ve kabul ederlerse onlara vereceğimiz yeme programının neler içerdiğini, haftada ne kadar kilo almaları gerektiğini bir bir anlatıyoruz. Yemek yemek normal bir hale geldiğinde, bu yapıyı biraz olsun kırabiliyoruz.”
Psikolog Annette Lemler-Lauerbach ise tedavide ilaçlara nadiren başvurulduğunu, çoğunlukla da bulimiya hastalarının tedavisinde antidepresanların kullanıldığını söylüyor. Uzman böylelikle yeme krizlerinin azaldığını vurguluyor. Ancak yeme bozukluğundan muzdarip hastaların yeniden normal yeme alışkanlıklarına kavuşması uzun yıllar alabiliyor. Hastaların yalnızca yüzde 30′u tedaviye olumlu yanıt veriyor. Anoreksiya nervoza hastalarının yüzde 15′inin hayatını kaybettiğini belirten Dr. İmbierowicz, bunlardan yarısının açlık duygusuna bağlı depresyon nedeniyle intihar ettiğine dikkat çekiyor. (


Yeni bir reklam için anlaşma imzalayan Ünlü sanatçı Gülben Ergen'in alacağı ücret dudak uçuklattı.

Gülben Ergen 12 yıl aradan sonra yeniden oynadığı reklamlardan 650 bin TL aldı!

Son yaptığı bir röportajda “Artık eskisi gibi büyük paralar kazanmıyorum. Çünkü önceliğimi 3 çocuğuma veriyorum” diyen Gülben Ergen’e bu para ilaç gibi geldi.

Gülben Ergen; oğulları Atlas, Güney ve Ares’e vakit ayırmayı tercih ettiği için dizi tekliflerini de geri çeviriyor.


Muhteşem Yüzyıl'da Hürrem, Şah Sultan 'ın cariyelere para dağıtmasına engel oluyor... Şah Sultan’ın oyunları Hürrem’i iyice köşeye sıkıştırıyor. Öyle bir hata yapıyor ki; Hürrem, geri dönüşü olmayan bir yola giriyor!

Star TV'de yayınlanan Muhteşem Yüzyıl dizisi yeni bölümüyle ekranlara gelecek.

Haremdeki gücünü korumaya çalışan Hürrem, kimsenin gözünün yaşına bakmıyor. Süleyman Boğdan'da, Barbaros ise Preveze'de muhteşem bir zafer elde ediyor. Şehzade Mustafa ise verdiği kararlarla geleceğini tehlikeye atıyor. Şah Sultan’ın oyunları Hürrem’i iyice köşeye sıkıştırıyor. Öyle bir hata yapıyor ki; Hürrem, geri dönüşü olmayan bir yola giriyor!

Hürrem, Şah Sultan'ın haremde para dağıtmasına sinirlenir. Paraların derhal geri verilmesini emreder. Haremde gittikçe artan huzursuzluk, Hürrem’in sert tedbirler almasına neden olur.

Hatice ise İbrahim’in mezarına ulaşmak için çareler arar. Gördüğü bir rüya Nigar'ın peşine düşmesine neden olur. Nigar ise Hürrem’in aleyhinde çalışmaya devam eder.

Süleyman, Boğdan'dan zaferle döner. Barbaros ise Preveze'de, Haçlı donanmasına karşı dillere destan bir zafer kazanır.

Şehzade Mustafa ise Akdeniz'in güvenliği için oldukça tehlikeli bir karar alır. Oğlunun gözü kara tavrı Mahidevran'ı endişelendirirken, Mustafa aldığı karardan emindir. Babasına yazdığı mektup, başka birinin eline geçince Mustafa için tehlike çanları çalmaya başlar.

Şah Sultan, Hürrem’i dört bir yandan kuşatıp, onu tuzağa çeker. Hürrem bu oyunları bozmak ister. Ancak yaptığı bir hata, kendi sonunu hazırlar! Hürrem, Şah Sultan’ın oyunu bozabilecek mi? Mustafa’nın aldığı mühim karar ne? Hürrem hangi hatayla felakete sürükleniyor? Muhteşem Yüzyıl, bütün bu soruların cevabıyla, 10 Nisan Çarşamba Star’da.

Yayın Günü: 10 Nisan Çarşamba
Yayın Saati: 20.00


Ünlü dizi oyuncusu Ceyda Düvenci barış süreci hakkında bakın neler söyledi..
BURSA’da, bir söyleşiye katılan sinema ve dizi oyuncusu Ceyda Düvenci, herkesin barışı savunması gerektiğini belirterek, "Bütün anneler gibi bir an önce savaşın ve çatışmanın bitmesini istiyorum. Bunu istediğim için barışı getirmeye dönük girişimleri, kimden gelirse gelsin, destekliyorum ve inşallah başarılı olurlar diyorum" diye konuştu. Düvenci, ’akil insanlar’ dendiğinde akla Silivri’de yatanlar gelse herşeyin daha kolay olacağını öne sürerek, "Akil insanları arıyorsak, bana göre asıl akil insanlar oradalar" dedi.


Uludağ Üniversitesi, Bursa merkez Nilüfer Belediyesi ve Bursa Gazeteciler Cemiyeti’nin (BGC) düzenlediği, ’Aydınlarla Yüz Yüze’ söyleşilerinin konuğu olan Bursalı sinema ve dizi oyuncusu Ceyda Düvenci, ’Hayata Dair Her Şey’ konulu söyleşide yaşadığı zorlukları ve görüşlerini açıkladı. Moderatörlüğünü BGC Başkanı Nuri Kolaylı’nın yaptığı söyleşide konuşan Ceyda Düvenci, Türkiye’yi yönetenlerin Türkiye’nin demokratik bir hukuk devleti olduğunu akıldan çıkarmamaları gerektiğini söyledi. Düvenci şöyle konuştu:

"Açık konuşmak gerekirse: Zor günlerden geçiyoruz. Hepimiz için geçerli bu. Gerek ülke, gerekse birey olarak, öyle görünüyor ki daha da zor günler var önümüzde. Fikirlerin özgürce savunulduğu, basının özgür bir ortamda ve hiçbir müdahale ile karşılaşmadan görevini yaptığı günlerin bir an önce geri gelmesini istiyorum. Aydın düşüncenin kısıtlanması, özgürlüklerin baskı altına alınması çok yanlış bana göre. Sizler için de öyle olması lazım. Bunlar hiç kimse için doğru değil. Yaşadığımız çağ için, özgürlükler çağı deniliyor. Buna karşı gelmek kimseye yarar getirmez. Bunun farkında olmamız lazım. Silivri’de insanlar düşünceleri nedeniyle yatıyor. Akil insanları arıyorsak, bana göre asıl akil insanlar oradalar. Gazeteciler, aydınlar, üniversite hocaları var aralarında. Daha ne kadar yatacakları da belli değil. Akil insanlar denildiğinde aklımıza onlar gelseydi belki her şey daha kolay, daha güzel olurdu" dedi.

"ELİMİZDE BAVULLA BURSA’YA GELİŞİMİZİ HATIRLIYORUM"

Düvenci, motivasyonunu yaşadığı acılardan aldığını kaydederek, "1,5 yaşındayken annemle geçirdiğim kaza, annemin görme yetisini o kazada kaybetmesi. Babamın, her şeyimizi kaybederek iflas etmesi. Elimizde bir tane bavulla Bursa’ya gelişimiz. Lise ikinci sınıftayken bir hamburgercide çalışmaya başlamam. Sonra kocaman bir insan olduğumda da çocuğumun hastalığı. Onun daha 1.5 yaşındayken önemli bir rahatsızlığı olduğunu öğrenmem. İşte bunlar gibi birçok acı yaşantı, birçok üzüntü verici olay geçti hayatımdan. Bunlardan dolayı çok ağladım ve çok mutsuz oldum. Ama beni acılarım var etti. Gücümü bu acılardan aldım ben. Motivasyonumu da tevekkülümden, inançlarımdan, Allah’a inancımdan, acılarımla kendi kendime başa çıkmam gerektiğini kabul etmemden alıyorum" diye konuştu.

’BÜTÜN ANNELER GİBİ ÇATIŞMANIN BİTMESİNİ İSTİYORUM’

’Çözüm süreci’ ile ilgili görüşleri de sorulan Düvenci, barıştan yana olduğunu belirterek şöyle konuştu:

"Bir sanatçının barıştan yana olmasını yadırgamamak lazım. Bütün sanatçıların, yalnız sanatçıların da değil, hepimizin barışı savunmamız, savaşlara karşı çıkmamız lazım. Ben, barışın bir an önce olmasını istiyorum. Evlatlar ölüyor, anne ve babaların yüreği yanıyor. Onlarla birlikte hepimizin de yüreği yanıyor. Her ocağa ateş düştüğünde bizim de ocağımıza ateş düşüyor. Bütün anneler gibi bir an önce savaşın ve çatışmanın bitmesini istiyorum. Bunu istediğim için barışı getirmeye dönük girişimleri, kimden gelirse gelsin, destekliyorum ve inşallah başarılı olurlar diyorum. "

Bir dinleyici tarafından süreçte etkin rol oynamaları beklenen ’Akil insanlar’ konusunda ne düşündüğü sorulan oyuncu, "Akil insanlar meselesini ne siz sorun ne ben söyleyeyim" diye cevap verdi.

Düşünceleri ifade etmekten korkar hale gelindiğini de söyleyen Düvenci, "Çok kırmızı çizgiler, çok kırmızı hatlar oldu maalesef. Bu yüzden korkar olduk, düşüncelerimizi ifade etmekten. Bir köşe yazısını okuduğumda, beni heyecanlandırıyorsa, inşallah tutuklanmaz bunları yazan, diyorum. Yüksek sesle ifade edilmiş görüşleri okuduğumda 'Eyvah’ diyorum. İnşallah yarın başına bir iş gelmez, diyorum" diye konuştu.

9 Nisan 2013 Salı


Bisiklet kullanın benzin masrafınız sıfır olsun:))

6 Nisan 2013 Cumartesi



Son günlerde adını sık sık duyduğumuz güzel ve başarılı oyuncu Ezgi Mola Instagram'daki fotoğrafıyla takipçilerini şaşırttı.

Kimileri Ezgi'nin kendisi olduğunu söylerken kimileri ise fotomontaj olduğuna inandı.

'Canım Ailem, Celal ile Ceren' gibi rol aldığı dizi ve filmlerde canlandırdığı karakterlerle beğeni toplayan Ezgi Mola verdiği 15 kilo sayesinde de ilgi odağı oldu.

Kilo vermiş hali onu bambaşka bir görünüme kavuşturan güzel oyuncuyu bikinili fotoğrafıyla görenler gözlerine inanamadı. Öyle ki 'Yok artık bu kesin fotomontajdır!' diyecek kadar.