7 Mart 2013 Perşembe


Amerika Birleşik Devletleri’nde doktorlar, tıp tarihinde ilk kez, HIV virüsü ile doğan bir bebeği iyileştirmeyi başardılar.

Başarının, bebeğe çok erken aşamada yüksek dozda antiretroviral ilaçla müdahale edilmesi sayesinde sağlandığı düşünülüyor. Mississippi’de doğan bebek, şu anda ikibuçuk yaşında ve bir yıldır ilaç kullanmadığı halde hastalık belirtisi göstermiyor. Tedavinin diğer çocuklarda da aynı etkiyi gösterip göstermeyeceğinin anlaşılabilmesi için daha fazla denenmesi gerekiyor. Ancak sonuçlar ilk defa, HIV virüsü ile doğan çocukların çok erken müdahale halinde, iyileştirilebileceğini göstermiş oldu.


Ortadan kaybolmuş
Koruma amacıyla adı ve cinsiyeti açıklanmayan çocuk Missisipili.
Doktorlar, annesinin HIV taşıdığı tespit edilen bebeğe HIV pozitif olma riski yüksek olduğundan, henüz 30 saatlik iken yüksek dozda antiretroviral ilaç tedavisi başlatmışlar.
Çocuk 18 aylık oluncaya kadar bu tedavi devam etmiş.
Ama çocuk ve annesi 5 ay boyunca ortadan kaybolunca, doktorlar da endişelenmeye başlamışlar.
Aradan beş ay geçmiş ve 5 ay sonra bu süre içinde hiç ilaç kullanmamış olan bebek yeniden tedavi merkezine getirildiğinde karşılaştıkları sonuçlara inanamamışlar. Çünkü bebekte hiç virüs bulunamamış.

Neden başarılı oldu?
ABD’deki AIDS Araştırmaları Vakfı’ndan Ruina Johnston şöyle açıklıyor:
“Normal olarak HIV pozitif riski taşıyan çocuklar profilaktik antiretroviral ilaçla tedaviye alınıyor. Oysa burada çocuğa standart tedaviye göre çok daha yüksek bir doz ilaç, çok daha erken bir aşamada veriliyor.
“Muhtemelen bu yüzden, HIV virüsü, bebeğin vücudunda virüs rezervleri kuramadan yok edilmiş oldu. Bir kere oluştuktan sonra yok edilmesi çok zor olan şey bu rezervler. Onlar oluşmadan müdahale edilirse anti retroviral ilaçların virüsle başedebildiği anlaşılıyor. “
Gerçekten de erken müdahelenin kritik önem taşıdığını söyleyen doktorlar, ilaçların iki etkisi olduğunu söylüyor.
Antiretroviral ilaç, önce virüsün çoğalmak süretiyle kısa ömürlü aktif hücreler üretmesini engelliyor. Ama daha önemlisi CD4 adı da verilen uzun ömürlü alyuvar hücrelerini etkilemesini önlüyor.
Bu hücreler bir kez virüsü alırsa, HIV virüsünü yıllarca barındıran ve üreten gizli rezervler gibi işlev görüyor.
İşte bu yüzden tedavinin daha büyük bebeklerde ve daha geç müdahele halinde sonuç getirmeyeceği düşünülüyor.
‘İşlevsel tedavi’
Tedavinin sonuçlarını, Baltimore’da Johns Hopkins Üniversitesi’nde virolog Dr Deborah Persaud, Atlanta’da Retrovirüsler ve Fırsatçı Enfeksiyonlar Konferansı’nda sundu.
Persaud, “Bu HIV’nin çocuklarda potansiyel olarak tedavi edilebilir olduğunun bir kanıtı” dedi.
İlk başarılı HIV tedavisi, 2007 yılında Timothy Ray Brown’a uygulanmıştı.
Brown’un hastalığı, lösemi tedavisinde kullanılan, bağışıklık sisteminin yok edilmesi yöntemiyle ve HIV enfeksiyonuna direnen genetik mutasyona uğramış bir donör’den alınan kök hücre nakline dayanan bir tedavi sonucunda önlenebilmişti.
Bu, uygulaması çok zor bir tedavi olduğundan, antiretroviral ilaçla tedavinin çok daha “işlevsel” ya da uygulanabilir bir tedavi olduğu söylenebilir.

Sadece bu bebek mi?
Mississippi’deki bebek, çocuklarda HIV tedavisinde kullanılan mevcut ilaçlarla iyileştirilen ilk hasta oldu.
Ama acaba tedavinin başarısı ilaçtan ve erken müdahaleden ziyade, bebeğin bünyesine has özelliklerden kaynaklanıyor olabilir mi?
Yani, bu tedavi sadece bu çocuğu iyiliştirmiştir diyebilir miyiz?
AIDS Araştırma Vakfı’ndan Dr Ruina Johnston, “Bunu düşünmemizi gerektirecek bir sebep yok şu anda. HIV virüsünü çok güçlü bir şekilde kontrol eden bünyelere has özellikler biliniyor. Bu bebekte böyle özellikler bulunduğuna dair işaret görülmüyor” diye yanıtlıyor.

Bir yıldır temiz
Missisipi’de çocuğun bakımını sürdüren uzmanlardan Dr Hannah Gay, bir yıldır çocuğa yapılan en hassas testlerde bile, kanında virüse rastlanmadığını söylüyor.
Dr Gay, bebeğin uzun ve sağlıklı bir yaşam sürme şansının çok yüksek olduğunu söylüyor ve bu yöntemin, annelerinden doğarken HIV virüsü alan diğer bir çok bebekte de aynı sonucu verebileceğinden umutlu olduğunu vurguluyor.
Varlıklı ülkelerde HIV taşıyan annelere uygulanan antiretroviral ilaç tedavisi ile, zaten kandaki virüs çok düşük düzeye indiriliyor ve çocuklara geçme oranında yüzde 98 oranında risk azaltıcı etki yaratılıyor.
Ama gelişmekte olan ülkelerde antiretroviral ilaç tedavisine hala görece çok az kişi ulaşabiliyor ve HIV pozitif kadınların çocukları hala büyük riskle karşı karşıya. kaynak bbcturkçe






SAYGIMDAN SUSUYORUM

 Söyleyecek çok sözü olduğunu ancak devam eden dava sürecine olan saygısından sustuğunu belirten ünlü şarkıcı, şöyle devam etti: “Yüce Allah’ım şahidimdir ki; bugüne kadar hiç kimseye en ufacık bir zarar vermişliğim olmadı, olamaz da. Bir dönem sadece kendime zarar verecek boyutta bir yanlış yaptım. Acısını ve pişmanlığını hâlâ yaşıyorum. Hayatımın hiçbir aşamasında insan sağlığına zararlı bir maddenin ticaretini yapmak gibi çirkin bir eylemde bulunmadım; asla! Allah’ım en yakın şahidimdir bu cümlelerime. Yüce yargıya ve Türk adaletine güveniyorum. Bu zorlu ve yıpratıcı sürecin sonucunu sabırla bekliyorum. Dualarınızı esirgemeyin.”

Deniz Seki; tekrar hapse gireceği yönündeki haberler için “Kendime zarar verecek şeyler yaptım ama başkasına asla! Günlerdir uyuyamıyorum, bana dua edin” dedi.

Ünlü şarkıcı Deniz Seki, ‘uyuşturucu satışına aracı olduğu’ iddiasıyla yeniden hapse gireceği yönündeki haberlere açıklama getirdi. Seki gönderdiği basın açıklamasında şunları söyledi: “Allah şahidim olsun, son üç gündür hakkımda çıkan haberlerden dolayı bir lokma uyku bile uyuyamıyorum. Geçmişte kendime zarar verecek şeyler yaptım ve bunun acısını da, pişmanlığını da çektim.”

BURSA’nın İnegöl İlçesi’nde, 3 yıl önce ortadan kaybolan Uludağ Üniversitesi Meslek Yüksekokulu 2’nci sınıf öğrencisi Sinem Yurdanur’un, uçurumun dibinde battaniyeye sarılı kemikleri bulundu.

Sinem’i, polis tarafından geçen yıl düzenlenen uyuşturucu operasyonunda, intihar eden sevgilisi Emrah Kaya’nın öldürdüğü öne sürüldü. Cesedin yerini, “Sinem rüyalarıma giriyor. Vicdan azabına dayanamıyorum” diyen, Emrah Kaya’nın arkadaşı Rıfat A. polise bildirdi.


Uludağ Üniversitesi İnegöl Meslek Yüksekokulu Elektrik Bölümü 2’nci sınıf öğrencisi Sinem Yurdanur, 2010 yılı temmuz ayında sınava girmek için İstanbul Çatalca’dan geldiği İnegöl’de ortadan kayboldu. Sinem Yurdanur tüm aramalara rağmen bulunadı. Sinem Yurdanur’un en son İnegöl’e geldiği gün, Kültürpark’ta bir çok suçtan kaydı bulunan sevgilisi Emrah Kaya ile görüldüğü ortaya çıktı. Olayla ilgili gözaltına alınan Emrah Kaya, Sinem’in kaybolmasıyla hiç bir ilgisinin bulunmadığını söyleyince serbest bırakıldı. Emrah Kaya, geçen yıl Mart ayında uyuşturucu operasyonu kapsamında düzenlenen operasyonda gözaltına alınacağı sırada, yanındaki tabanca ile göğsüne tek el ateş ederek yaşamına son verdi.





İnegöl ilçesinde 3 yıldır kayıp olan üniversite öğrencisi Sinem Yurdanur'un cesedini bulan polislere İlçe Kaymakamı Aziz İnci tarafından başarı belgesi verildi.
İnegöl ilçesinde 3 yıldır kayıp olan üniversite öğrencisi Sinem Yurdanur’un cesedini bularak cinayeti aydınlatan polislere İlçe Kaymakamı Aziz İnci tarafından başarı belgesi verildi.

İnci, kaymakamlık binasında düzenlenen törende yaptığı konuşmada, İnegöl’ün insanların huzur içerisinde yaşadığı bir yer olduğunu belirterek, ”2013 Mart ayı itibariyle geçtiğimiz yaklaşık bir yıllık süreci değerlendirdiğimizde, çok yoğun bir mesai harcadık. İlçemizde huzurun, asayişin, genel güvenliğin sağlanması, suç işlenmesinin önlenmesi, işlenen suçların aydınlatılması, faillerinin, sanıklarının yakalanarak adalete teslim edilmesi, bu suretle vatandaşta emniyet teşkilatına duyulan güvenin artırılması açısından çok önemli, çok verimli bir süreç yaşadık” diye konuştu.



Bu süreçte çok önemli olayların aydınlatıldığını, birçok olayın da aydınlatılmasında ciddi mesafeler alındığını ifade eden İnci, ”Ben arkadaşlarımıza mevzuatımız gereği başarı belgesi takdim edeceğim. Ortaya koyduğunuz üstün gayret sebebiyle sizi başarı belgesiyle taltif eder, başarılı çalışmalarınızın devamını dilerim” diye konuştu.

Kaymakam İnci, İlçe Emniyet Müdürü Murat Sevinç, Emniyet Müdür Yardımcısı Tuncay Gönültaş, başpolis Bülent Doğan, polis memurları Atalay Tanış, Satılmış Soysal, Ömer Gürhan, Mustafa Kartal, Sedat Akbaba ve Salih Kundul’a başarı belgesi, Asayiş Büro Amiri Tuncay Gülmez’e ise daha önce de başarı belgesi alması dolayısıyla üstün başarı belgesi verdi.
         Fenerbahçeli voleybolcu Duygu Bal: Sarı kırmızı harika bir renk




Fenerbahçeli voleybolcu Duygu Bal'ın, giydiği sarı turuncu montu olay oldu. İnstagram sayfasında paylaştığı fotoğraflar montu sarı kırmızı olduğu zannedilince Fenerbahçeli taraftarların tepkisi çekti.

Bu arada sarı ve kırmızı harika bir renk...

Kendisine gelen tepkili yorumları silen Duygu Bal hemen bir açıklama yaparak, "İnsanların kafa yapılarını değiştiremedik

Sarı ve lacivertte öyle hele siyah beyaz uyumu hayatım boyunca asla giymekten ve kullanmaktan esirgemeyeceğim renkler.



Fotoğrafta sarının altındaki renk turuncu. Pek sevmediğim bir renk...

Ama altındaki kırmızı mor ve pembe olarak rengarenk devam ediyor.



Nı nedenle montumu çok seviyorum" dedi.

Bir Galatasaraylı taraftar ise, "Bir gün herkes doğru yolu bulur. Bu arada yakışmış" yorumunu yaptı.

6 Mart 2013 Çarşamba





Eski model Deniz Akkaya Hafta Sonu Dergisi'ne üstsüz poz verdi.
İşadamı efe Önbilgin’den bir kızı olan Deniz Akkaya Hafta Sonu Dergisi’ne verdiği röportajda hamileliğin kendisini dengesizleştirdiğini söyleyerek "Artık ne evlenirim ne doğururum" dedi.

"30 SONRASI BAMBAŞKA"

35 yaşındaki Deniz Akkaya, anneliğin hem fiziksel hem ruhsal olarak kendisini çok iyi hissettiğini belirtip ekledi: "Artık ne evlenirim ne de çocuk yaparım! 30’ların başında hamile kaldım. O hamilelik bir dengesizlik yaratıyor insanın hayatında. Geçmesi için bir süre lazım. Ondan sonra kendi değerimi daha iyi anlamaya başladım. 30 öncesi daha zor ama 30 sonrası bambaşka."

Akkaya dergiye verdiği cesur pozlarıyla da dikkat çekti


Sabah yazarı Ayşe Özyılmazel Twitter'dan ayrılık açıklaması yapan İdo'ya köşesinden çaktı..
İdo geçtiğimiz günlerde güzeller güzeli ve adını göğsüne dövme yaptıran kız arkadaşının fotoğraflarını sosyal medyadan cümle aleme takdim etti. Ancak bu dövmeler yaptırtacak kadar büyük aşk, kısa sürede sona erdi ve sosyal medyadan tanık olduğumuz aşk yine sosyal medyada bitti. İdo, kız arkadaşı ile ayrılığını twitter hesabından "Nerede bozuğu var bizi bulur, ben boşum duyrulur." cümlesiyle duyurdu. İdo'nun bu ayrılık cümlesi de çok yazıldı çizildi magazin gündeminde.

Bugün de Sabah yazarı Ayşe Özyılmazel'in gündemindeydi İdo'nun ayrılık cümleleri. Ancak Özyılmazel tepkiliydi İdo'ya 'bozuk' kelimesinden dolayı ve oldukça giderli bir yazı kaleme aldı köşesinde..

İşte o yazının bir kısmı;

Sevgili İdo'cuğum. Kız arkadaş, sevgili, hani en kaba tabiriyle manita 'bozulan' bir şey değildir. Yani kızlar kolay sinirlenir, öfkelenir, kırılır, bozulur ama burda anlam başka. Örneklemek gerekirse diyelim peynir, diyelim süt, diyelim yumurta, diyelim araba, diyelim cep telefonu, ütü, fön değildir kızlar... anlatabildim mi? O nerede bozuğu var bizi bulur dediğin kişiyi sen kendin seçersin tamam mı canım. Delikanlıya ayrılmayı bilmek, efendi efendi vedalaşmak yakışır.
Tweetin ikinci bölümüne gelirsek; "Ben boşum duyurulur" demişsin. Zaten duymayan kalmadı. Kalmadı da bu kadar aşktan, meşkten, sükûnetten, ağırlıktan kendini alıkoyma güzel kardeşim.
Ne bileyim biraz akışına bırak, gelişinde yaşa, kıymetinde sevmeyi dene, kalbini halka açma, telaşa düşme, seçimci ol.



Tuğba Coşkun- Önder Fırat çifti, Nişantaşı’nda ilk kez gazetecilere aldırış etmeden gecenin tadını çıkardı.

Çıkışta yine eski kimliklerine bürünen ikiliden Coşkun, soruları “Bir şey söylemeye gerek yok. Her şey ortada” cümlesiyle göğüsledi..

Uzun süredir birlikte olan çift, önceki akşam Nişantaşı'ndaki Reasürans Çarşısı'ndaydı. Zanzi Bar'da arkadaşlarıyla buluşan ikili, ilk kez basından kaçmadı.

Yemeğin ardındansa işler değişti. Önder Fırat, açıklama yapmayıp soruları cevapsız bırakarak mekanı terk ederken, Tuğba Coşkun, gazetecileri atlatmak için çarşının Teşvikiye kapısından çıktı dışarı.

Ancak muhabirler onu bekliyordu. Coşkun, “Önder Fırat'la ilişkiniz hakkında ne söylemek istersiniz?” sorusu karşısında önce sessiz kaldı.

Sonraysa, “Arkadaşlar niye müsaade etmiyorsunuz? Sizin yüzünüzden yolda yürüyemiyorum. Ne söylememi istiyorsunuz? Hiçbir şeyi gizlemiyoruz ki. Bir şey söylemeye gerek yok. Her şey ortada” diyerek uzaklaştı.