5 Şubat 2013 Salı


Modacı Özgür Masur, Kanal D'nin sevilen dizisi “İntikam”da Beren Saat'in canlandırdığı Yağmur karakteri için özel bir elbise tasarladı.

Mint yeşili elbisenin üst bölümü için Fransız danteli kullanıldı, etek kısmı ise ipek krepten dikildi.

Dizide Yağmur, bu kıyafeti Arsoy Vakfı'nın kuruluş yıldönümü için düzenlenen gecede giyiyor ve bir anda ilgi odağı oluyor.

Yağmur'un güzelliği ve zarafetiyle herkesi etkilediği bu bölüm, 7 Şubat Perşembe akşamı saat 20.00'de ekrana gelecek.


Screen Actors Guild Ödülleri'nde "En İyi Kadın Oyuncu" ödülüne layık görülen ünlü oyuncu Jennifer Lawrence sahnede adı okunduğunda telaşla izleyicilerin arasından geçmeye çalışırken elbisesi yırtıldı.


Başta beslenme ve diyet uzmanları olmak üzere insan sağlığına kafa yoran tıp insanları sürekli beyaz ekmeğin fazla tüketilmemesi, onun yerine tam tahıllı, kepekli, çavdarlı ekmeğin tercih edilmesini öneriyordu. Beyaz ekmek, Başbakan Erdoğan’ın da “Sofralarımızdan kaldıralım” çıkışıyla tekrar gündeme geldi. Peki sofralarda istenmeyen beyaz ekmeğin eksikliği ne?

Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Saniye Şen’e göre neden; beyaz ekmek ile tam buğday ekmeği arasında yüzde 45 ile 85 oranında vitamin ve mineral farkı olması.

“Üstelik buğdayın ruşeymi çıkartıldığında vitamin kaybı daha da çoğalıyor” diyen Prof. Şen, ekmekteki kepek oranının artırılmasının son derece yararlı olduğunu söyledi. Birçok vitamin ve mineralin, buğdayın kepeğiyle dışarıya atıldığını anlatan Şen, ruşeymi de alınmış buğdayın unlaştırılarak şeker deposu haline getirildiğini belirtti. Şen, basit şekerle şişmanlık ve kanserin ilişkisinin yıllardır bilindiğini, ekmek aracılığıyla vücuda alınan basit şekerle karaciğerin yağlandığını, vücutta insülin direncinin geliştiğini ifade etti.

RUŞEYMİ NEDEN ÖNEMLİ?

Kepek oranı artırılan ekmekte bir sonraki aşamanın, doğal bir şekilde öğütülen buğday kullanımı olması gerektiğini bildiren Şen, sözlerini şöyle tamamladı: “Buğdayın içindeki ruşeymi, kar amaçlı yaklaşımla ekmeğin raf ömrü uzasın diye çıkarıyoruz. Ruşeymin içinde DNA'ların dizaynında etkisi olan maddeler, vitaminler ve Amerikalıların kalp hastalarına reçete ettiği, güzellik kremlerine katılan 'Koenzim Q10' var. O yüzden tahılların, ekmeğin raf ömrünü kısaltacak diye insan için en yararlı ruşeym ayrılmadan öğütülmesi lazım. Beyaz ekmek ile tam buğday ekmeği arasında yüzde 45-85 oranında vitamin ve mineral farkı var. Üstelik buğdayın ruşeymi çıkartıldığında vitamin kaybı daha da çoğalıyor.”
“Kanserin çaresi bulundu ama büyük bir endüstri olduğu için açıklanmıyor.” Kanser hastaları ve yakınlarının onkoloji koridorlarındaki zorunlu mesailerinde sıkça dile getirdikleri bir düşüncedir bu. Peki, bu kanı gerçek olabilir mi, yoksa bir şehir efsanesinden mi ibaret?


2000’li yılların başlarında Türkiye’deki ölüm nedenlerinin % 12’si kanserden kaynaklanırken bugün rakam % 20. On yılda gerçekleşen % 8’lik bu artış, kanser tehdidinin giderek arttığının en iyi göstergesi.

Kanser bir taraftan çığ gibi büyürken, diğer taraftan da hastalıkla ilgili bilgiler kafa karıştırıcı olabiliyor. Kanserden korunmada etkili olduğu açıklanan bir şey kısa süre sonra ‘zararlı’ ilan edilebiliyor. Son günlerde sıkça konuşulan brokoli özelindeki antioksidan polemiği gibi. Bir tarafta da özellikle zamanlarının önemli kısmını onkoloji kliniklerinde geçirmek zorunda kalan kanser hastaları ve yakınlarının sık sık dillendirdiği, ”Aslında kanserin çaresini buldular ancak bu pahalı tedaviden yararlanan kesim yani uluslararası ilaç sermayedarları ve bağlı çevreler açıklanmasını istemiyor” şeklinde yaygın bir kanı var.

ntvmsnbc, 4 Şubat Dünya Kanser Günü’nde kanserdeki gidişatı ve kafaları kurcalayan soruları konunun uzmanlarına sordu. Hasta ve yakınlarının en çok merak ettiği, ‘kanserin çaresi bulundu da saklanıyor mu’ sorusuna Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Pınar Saip’in cevabı:

PROF. SAİP: ÇARE BULUNSAYDI AÇIKLANIRDI

“Öncelikle kanser tek bir hastalık değil. Seyri, huyu, tedavisi çok farklı olan hastalık topluluğuna verilen genel bir ad. Bu nedenle tek bir ilaçla bütün kanserlerin tedavisi mümkün değil. En sık görülen meme kanserinin bile kendi içinde bilinen en az beş çeşidi var. Ayrıca bunu keşfetmiş bir ilaç firması varsa zaten köşeyi döner, neden açıklamasın ki? Dünyanın bugün geldiği iletişimdeki gelişmeler bu tür bilgilerin gizli kalmasını imkansız kılıyor. Artık ilaç araştırmaları yapmak çok zor, büyük bir sermaye gerektiriyor. İlaç çalışmalarına getirilen kısıtlamalar nedeniyle akademisyen kaynaklı ilaç çalışmaları yapmak mümkün olmuyor. Bu nedenle daha çok ticari değeri olan çalışmalar ağırlıklı olarak yapılmakta. Hükümetler akademi kaynaklı ilaç çalışmalarını özendirecek tedbirler almalı.”

PROF. GÜLLÜ: ÇARE OLSAYDI HOCALAR KANSERDEN ÖLMEZDİ

Kanser profesörlerinin ve ilaç patronlarının da kanserden ölebildiğini belirten ve “Çare bulunsaydı, onlar ölmezdi” diyen İç Hastalıkları ve Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. İbrahim Güllü’nün yaklaşımı, “Unutmayalım ki hastalığın tedavisini bilip de saklıyorlar denen ilaç endüstrisi patronlarının veya kanser hocalarının kendileri ya da en sevdikleri de kanserden ölebiliyor. Çare biliniyor olsa bu insanlar nasıl ölür… Bir patron kendisi veya sevdiği biri kanserden ölüyorken, ‘çareyi açıklarsam firmam zarar eder’ diye bir mantık yürütüyor olabilir mi? Ayrıca hangi ilaç endüstrisi sahibi dünyanın en zengini olmak istemez? Çünkü kanserin bir ilacı varsa hiç vakit kaybetmeden istediği fiyattan bütün dünyaya pazarlar, tüm diğer firmaları alt eder ve dünya piyasasına hakim olur, kimse itiraz da edemez” şeklinde oldu.


Kozan, Hipertansiyon hastalarının tanı konulmasında bazen çok geç kaldıklarını belirterek, hastalığın ancak bazı organlara zarar verdiğinin anlaşılmasından sonra insanların tedavi için doktora başvurduklarını söyledi.

Oysaki hastalığın tanısının kolay olduğunu belirten Kozan, ''Kahve, sigara gibi uyarıcı maddeleri almadan 5-10 dakikalık dinlenme sonucu 3 farklı zamanda ölçülen kan basıncı 140/90 mmHg nin üzerinde ise hipertansiyon tanısı konur. Bazen organ hasarları sonucu yakalanabilir. Bazen bir beyin kanaması sonucu fark edilebilir. Genellikle böbrek, kalp, beyin ve göz gibi hayati organlarda hasar yapar''dedi.

Prof. Dr. Kozan, hipertansiyonun tanısının ardından tedavisinde, yaşam biçimi değişikliğinin öneminin büyük olduğunu belirterek şunları söyledi: ''Sigara bırakılması, tuzsuz diyet, kilo kontrolü ve egzersiz mutlaka yapılmalıdır. Bunların üstüne hastaya uygun olan hipertansiyon ilaçları başlanır. Hipertansiyon ilaçları son derece güvenli ilaçlardır. Yapılan spekülasyonların hiçbir bilimsel dayanağı yoktur. Bazı kişilerde yüksek tansiyonun en az üç ya da daha fazla ilaç almasına rağmen kontrol altına alınamadığı durumlar olduğunu ifade ediyor. En az 3 ilaç almasına rağmen kan basıncı 140/90 mmHg üstünde seyrediyorsa dirençli hipertansiyondan bahsedilebilir. Gerçek manada dirençli hipertansiyon oranı hipertansiyon olgularının yüzde 3-5'ini oluşturur.''

İNATÇI HİPERTANSİYONA RENAL DENERVASYON FRENİ

Kontrol altına alınmayan her hipertansiyonun organ hasarına yol açabildiğini belirten Prof. Kozan, bu hastaların düzenli olarak kontrollerini yaptırmaları gerektiğini ifade etti.

Kozan, dirençli hipertansiyonda Türkiye'de ve dünyada hastalara renal denervasyon yönteminin uygulandığını ve olumlu sonuçlar alındığını belirterek, ''Tüm ilaçlara rağmen kan basıncı kontrol altına alınamıyorsa (en az 3 ilaç kombinasyonu sonrası) renal denervasyon düşünülür. İşlem son derece basittir. Bir kateterle böbrek arterine girilerek çepe çevre böbrek arterinin sinirleri yakılır. Bunda amaç böbreğin sinirsel uyarımına engel olarak hipertansiyona neden olan hormonun salınmasını engellemektir. Bu sayede Kan basıncında 30/20 mmHg’lik düşmeler sağlanabilmektedir'' dedi.

İlişki uzmanları evlilik için en ideal yaşın 25 olduğunu, özellikle kadınların 25 yaşından sonra eğitim düzeylerinin yüksek seviyede olacağını dolayısıyla bu yaşlarda eş seçimlerini doğru yaptıklarını söyledi.

“5 Basit adımda evliliğinizi güzelleştirmenin yolları” (Five Simple Steps to Take Your Marriage From Good to Great) adlı kitabın yazarı Terri Orbuch konuyla ilgili olarak şunları söyledi:

“Eğitimli kadınlar kendileriyle barışık olur. Özellikle 25 yaş ve üstü kadınlar standartlarını bilir ve ihtiyaçlarını karşılayacak olan erkekleri saptarken doğru bir yol izlerler.”

GERÇEKTE KİM OLDUĞUNU BİLMEK

Orbuch 20’li yaşların ortasına kadar kişilerin karşı cinsten ne beklediğine karar verdiğini belirterek şunları söyledi:

“Kadınlar 25 yaşına kadar birkaç ilişki yaşamış ve bir erkekten ne bekleyip beklemeyeceğini tespit edecek deneyime sahip olurlar.”

4 Şubat 2013 Pazartesi

Yalnız yatmayı sevmiyorsunuz ama hali hazırda bir partnerimde yok diyorsunuz işte sizler için sosis yatak minderi...


Yaşlanma sürecini yavaşlatan ve hastalıklarla savaşan en iyi yol tabağınızı vücudunuzun ihtiyacı olan besin değeri yüksek gıdalarla doldurmaktır. Hangi besinlerin yıllara meydan okumanıza yardımcı olabileceğini keşfedin. Akıllı davranın ve yediklerinizle sağlığınızı koruyun. Aşağıdaki gıdaları beslenme programınıza ekleyerek uzun yıllar boyunca hem genç görünecek hem de genç hissedeceksiniz.

1..Kıvırcık lahana

Sağlıklı bir bağışıklık sistemine katkılarının yanı sıra bu yeşil yapraklı sebzenin kanserle savaşıcı özellikleri mevcuttur. Karaciğer bu önemli besin maddelerini emer ve zararlı toksinleri temizleme gücü artar. Unutmayın, ne kadar az pişirirseniz, daha az acı olacaktır.

2.Tatlı patates

Bu turuncu sebzenin parlak rengi, içerisinde güçlü bir antioksidan olan karotenoid barındırdığı anlamına gelir. Ayrıca bu sebze, cildiniz ve gözleriniz için önemli olan ve kırışıklıkları önlemeye yardımcı A vitamini deposudur. Sarı patates yerine bu besin değeri yüksek alternatifi tercih edin.


3.Somon

Somon, kalp sağlığı ve genel sağlığınız için gerekli olan Omega-3 yağ asitleri içerir. Eğer balık sevmiyorsanız balık yağı haplarını veya vejetaryen Omega-3 hapları kullanabilirsiniz.


4.Kuru fasülye

Bu fasulyenin zengin lif içeriği kan şekeri seviyesini düşürmede önemli bir rol oynar. Sağlıklı bir kan şekeri seviyesi sağlamak, diyabet ve kolesterol yükselmesini önlemeye yardımcı olur. Neden olduğu rahatsız edici gazı azaltmak için suda bekletin ve haftada 2-3 kere tüketmeye çalışın.


5.Sindirim dostu yiyecekler

Vücudumuza ne giriyorsa, dışarı çıkmalıdır. Beslenmenizde yapacağınız küçük değişikliklerin tuvalet ziyaretleriniz ve sindirim sağlığınız üzerinde büyük etkisi olabilir. Hangi yiyeceklerin tuvalete düzenli çıkmanıza yardımcı olduğunu ve ‘S şekilli’ dışkıyı sağladığını keşfedin.Tuvalet yolculuklarınızın sizi kızdırmasına izin vermeyin. Sindirim yolunuzu formunda tutmanın ipuçlarını sizinle paylaşıyorum...


6.Tam tahıllılar

Beyaz un yerine tam tahılları tercih edin. Sindirim sisteminize yeterli miktarda diyet lifi alabilmek için tam tahıllı ekmek ve makarna tüketin. Yeterli derecede suyla birlikte tüketildiğinde dışkı yapımını kolaylaştırır.


7.Nane bitki çayları

Kabızlığınıza iyi gelmesi için bu lezzetli ve bir o kadar da etkili çayı deneyin. Bazı ilaçlar yan etki olarak kabızlığa neden olabilir ve bu çay sindirim sistemi hareketliliğini kolaylaştırarak tuvalete çıkmanıza yardımcı olur.


8.Şeker

Yapay tatlandırıcılar, tatlı ihtiyacınızı karşılamak için cezbedici bir seçenek olsa da, tuvalete koşmanıza neden olabilirler. Vücudumuzda yapay tatlandırıcıların emilimi düzgün bir şekilde sağlanamaz, böylece bağırsak içine su emerler. Bu su geri emilmez ve sulu dışkıya neden olur. Bir çay kaşığı şeker yalnızca 16 kaloridir yani yapay tatlandırıcı yerine gerçek olanı kullanarak yapay tatlandırıcıların neden olduğu ishali çözümleyebilirsiniz.


9.Kahvaltı

Güne iyi başlamak için kahvaltınızda lif zengini besinlere yer verin. Muz, yulaf ezmesi (çekilmiş yerine özellikle kesilmiş), elma püresi ve tosttan (tam tahıllı ekmekten) oluşan bir kahvaltı hazırlayabilirsiniz. Bu 4 besin düzenli tuvalete çıkmanızı garantiler.
 
10.Cilt bakımında arı ürünleri

Yeni doğal anti-aging terapilerinin hepsinin ortak bir yönü var: Arılar. Bal arısı zehrinin neden yeni doğal güzellik modası olduğunu keşfedin. Güzellik sektöründe kullanılan en güçlü maddelerin bir kısmı arı kovanlarından geliyor.
 
11.Ballı güzellik maskesi

Malzemeler - 2 yemek kaşığı çiğ bal - 1 yemek kaşığı yeşil kil veya pembe kil - 2 damla lavanta veya gül yağı (isteğe bağlı) - Su (seyreltmek için) Uygulanışı: Yüzünüzü yıkayın ve hafif nemli bırakın. Maskeyi göz bölgesi dışında yüzünüzün her bölgesine uygulayın. 15 dakika bekleyin. Ilık suyla durulayın. Yumuşak hareketlerle kurulayın.
(kaynak:elmaelma)


1)YÜKSEK BEL TERCİH EDİN
Yüksek bel bacak boyunuzu uzun gösteridği için silüetinizi de inceltecek aynı zamanda göbek bölgesindeki fazlalıkları kapatacaktır.

2)TEK RENK GİYİNİN
Alt ve üste aynı renk veya benzer tonlar giyerseniz silüetinizi bölmezsiniz ve tek parça halinde daha uzun görünürsünüz.

DİKEY ÇİZGİLER DAİMA İNCE GÖSTERİR
3) Enine çizgilerin daha geniş, boyuna çizgilerin daha zayıf gösterdiği artık en bilindik tüyolardan. Ancak çok şanslıyız ki bu kış sezonunun en hit trendi boyuna siyah-beyaz çizgi modası.

4)V YAKANIN SİHRİ
V yaka kazak ve tişörtleriniz derinlik algısı yaratıp silüeti daha narin gösterir.

5)DÖKÜMLÜ PARÇALAR KURTARICIDIR
Hangi bölgenizde fazlalık olduğunu düşünüyorsanız o bölgede dökümlü parçalar tercih edin. Kalça kısmınız genişse havuç pantolonlar, karın bölgeniz genişse salaş üstler tercih edebilirsiniz. Yalnız tek önemli nokta; kesinlikle DÖKÜMLÜ ile BÜYÜK arasındaki farkı unutmayın.

6)TOPUKLU AYAKKABIYI UNUTMAYIN
Üzerinde rahat edebileceğiniz bir topuklu ayakkabı kombininizin en değerli parçası olabilir çünkü sizi kafadan bir 5 cm uzatacaktır. Bacak kaslarınız gerilecek, daha sıkı duracak, ayak bilekleriniz daha zarif görünecektir.


Murat Boz ilk kez konuştu:"Boşandık ama hala sevgiliyiz"
"Boşandık ama hala sevgiliyiz"
Boşanma haberleri için ilk kez konuştu...

Murat Boz'la Almanya'da evlenip Diyarbakır Hazro'da boşanan Eliz Sakuçoğlu önceki gün Nişantaşı'nda alışveriş yaptı. Boşanma konusuyla ilgili sorular karşısında suskun kalan Sakuçoğlu, "Ben o boşanma olaylarına yorum yapmam ama Murat ile hala beraberiz" demekle yetindi. HT MAGAZİN / UĞUR SOYSAL