26 Ocak 2013 Cumartesi





Rosie & Marks&Spencer iç çamaşırı koleksiyonu



Çoğu insanın sahip olmak istediklerine siz sahipsiniz. İyi bir işiniz var, kariyer basamaklarını başarıyla tırmanıyorsunuz, maddi sıkıntınız yok ve hemen hemen istediğiniz her şeyi alabilecek güce sahipsiniz, güzelsiniz, sağlıklısınız. Her şey tamam gibi. Bir eksiğiniz var: Yalnızsınız! Erkeklerden yana şansınız yok. Peki nerede yanlış yapıyorsunuz?

Yüksek beklentiler

Çoğu kadın, başladığı ilişkiye, karşısındaki kişi beklentilerini karşılamıyor diye kısa sürede son verebiliyor. Ve yine kaçınılmaz son: Yalnızlık!

Erkekler kahraman rolüne bayılır, sizi korumaya da… Ancak hatırlatalım. Erkeklerin bu duygularını tatmin etmek için onlardan yardım istemenin de bir dozu var. Her adımda, her dakika sizin için bir şey yapmasını istiyorsanız, olay kahramanlıktan çıkıp enayiliğe dönüşür. Ona kendini bir kahraman gibi, önemli ve vazgeçilmez hissettirmek yerine, hayatınızı kolaylaştıran bir hizmetçi muamelesi yaparsanız, kaderiniz terk edilmek olur.

“Armudun sapı üzümün çöpü” fikrinden kurtulamamak

Seçiminizi dikkatli yapmak tabii ki son derece önemli ama eğer potansiyel bir sevgiliyi sırf demode ayakkabı giydiği için defterden silerseniz, yalnızlıktan kurtulamazsınız. Kriterlerinizi bir kez daha gözden geçirmeye ne dersiniz? Ki o kriterleriniz özellikle dış görünüşle ilgiliyse… En fazla ona yeni bir ayakkabı hediye edersiniz, olur biter.

Karakter açısından da mükemmeli yakalayamayacağınızı aklınızdan çıkarmayın. Bütün iyi huyların tek bedende toplanması doğaya aykırı zaten. Yapmanız gereken dikkatli bir tartma işlemi. Hangi tarafları daha ağır basıyor, ona bakmak.

Evde kalmış kız sendromuna yakalanmak

Bu sendroma yakalananlarda “Yalnızım, bir erkek istiyorum, nasıl olursa olsun” tavırları hissedilir. Ya da “Bunu buldum, asla kaçırmamalıyım” hali vardır. Bu çaresizlik durumu erkekler tarafından oldukça itici bulunur, söyleyelim. Çünkü ‘evde kalmış kız’ sendromuna yakalananların en belirgin özellikleri ısrarcılık, erkeğin üzerine aşırı düşme ve her konuda onunla aynı fikirde olma halidir.

Metropoll Araştırma Şirketi’nin yaptığı ikinci araştırmaya göre, Türkiye’de her iki kişiden biri basına, yargıya müdahalelerin ve yolsuzlukların arttığını düşünüyor. Katılımcıların yüzde 51.9’u yolsuzluğun arttığını düşünürken yüzde 36.8’i bu görüşe katılmıyor. Yolsuzluğun arttığını düşünenler içerisinde AKP seçmenlerinin oranı 35.1’e ulaşıyor.

Serbest kıyafete destek yok

• Katılımcılar yüzde 71 gibi büyük oranla okullarda kıyafetin serbest bırakılmasını desteklemezken sadece yüzde 24’lük bir kesim bu uygulamayı destekliyor. Uygulamayı AKP’li seçmenlerin de yarısından fazlası (yüzde 59) desteklemiyor. Muhalefet partilerine oy veren seçmenlerin büyük bir çoğunluğu da okullarda serbest kıyafet uygulamasına destek vermiyor. Hükümetin yeni yürürlüğe koyduğu bu uygulamada kendi tabanından bile yeterli destek alamadığı görülüyor.

• Katılımcıların yüzde 54’ü son dönemde hükümetin yargıya müdahale ettiğini, yüzde 30’u müdahale etmediğini düşünüyor. Gerek muhalefet partili seçmenlerin büyük kısmı gerekse de AKP’li seçmenlerin yüzde 42’si hükümetin yargıya müdahale ettiği kanısını taşıyor.

• Katılımcılara “Son yapılan 12 Haziran milletvekili seçiminde verdiğiniz oy için pişmanlık duyuyor musunuz?” sorusu sorulduğunda seçmenlerin yüzde 15’inin vermiş oldukları oydan pişmanlık duyduğu, yüzde 75’inin ise pişmanlık duymadığı belirlendi. • Araştırma bulgularına göre katılımcıların yüzde 32’sinin Türkiye’de yeni bir partiye ihtiyaç duyduğu, yüzde 52’sinin ise ihtiyaç duymadığı belirlendi. Yeni bir siyasi partiye en çok ihtiyaç duyan seçmenler CHP ve MHP’li seçmenler. AKP’li seçmenlerinin bile yüzde 27’sinin kendilerinin de oy verebilecekleri yeni bir partiye ihtiyaç duydukları tespit edildi. • Araştırmanın kritik sorularından biri de “Bu pazar seçim olsa hangi partiye oy verirsiniz?” sorusu oldu. Bu soruya kararsız, cevapsız ve protesto oyları dağıtılmadan katılımcıların yüzde 39.1’inin AKP’ye, yüzde 17.6’sının CHP’ye ve yüzde 9.8’inin de MHP’ye oy vereceği belirlendi.


Bitlis'in Tatvan ilçesinde çatıda biriken kar kütleleri iki genç kızın üzerine düştü. Bir genç kızın kolu kırıldı.

Olay Tatvan’daki bir iş hanının girişinde meydana geldi. Binadaki işlerini bitirdikten sonra dışarı çıkan 2 arkadaşın üzerine, onlarca kilo ağırlığında kar kütlesi düştü. Genç kızlardan biri son anda kendisini kurtardı, ama arkadaşı kar kütlesinin çarpmasıyla yere yığıldı. Çevredekilerin yardımıyla hastaneye kaldırılan genç kızın kolunun kırıldığı ve tedavi altına alındığı bildirildi.
Fransız güzel Nabilla Benattia Miami'de tatilini yaptığı sırada giydiği bikininin biraz küçük olduğu gözlendi







Brezilya'da 2012 yılının en güzel kalçalı kadını seçilen Carine Felizardo New York'ta Times Meydanı'nda hünerini sergiledi.

Ülkesinde 500 güzelin arasından birinci seçilen Carine Felizardo Times Meydanı'nda dondurucu soğukta bikinisi ile dolaşarak büyük sükse yaptı.

Dünyanın birçok ülkesinden turistlerin uğrak yeri meydanda yürüyen Felizardo çevredekilerin yoğun bakışlarına aldırmadı. 25 yaşındaki Felizardo, "Kalçalarımla gurur duyuyorum. Ben burada Brezilyalı kadınları temsil ediyorum" dedi. Felizardo kalçalarının güzelliğini spor yapmaya borçlu olduğunu söyledi.
Avrupa'yı kasıp kavuran kar ve fırtına eğlenceye nasıl dönüştürülür onu bu fotoğraflardan anlayabiliriz. Avrupalılar karda çıplak fotoğraf çektirip internetten paylaşıyor

video
İzleyenler gülmekten yerlere yattı.

Figen Erman için 'Zamanının Barbie Bebeği' derler. 60'lı yıllarda podyuma ilk çıkan mankenlerden. Orijinal sarışın. Bugün 64 yaşında. Hala formda ve bakımlı. Estetik yaptırdığını, ihanete uğradığını saklamayacak kadar da cesur yürekli. Figen Erman ile podyumlardan Ünver Oral'la evliliğine, aşk hayatına kadar her şeyi konuştuk. Açık açık anlattı


1960’ların Türkiyesi’nde podyuma çıkmaya nasıl cesaret ettiniz, aileniz izin vermiş miydi? 

Ailem mankenlik yapmama karşı çıkmadı. Aksine annem teşvik edip cesaret verdi. İlk defilem 1966’daydı. 17 yaşındaydım. Güler Kıvrak’a nişanlısı izin vermeyince, şans bana güldü. Başak Gürsoy ile birlikte podyuma çıkmıştık. Sonra çok iyi arkadaş olduk. Bizden önceki jenerasyonda Lale Belkıs, Deniz Adanalı, Gülsen Şevkatlıoğlu vardı. Biz iyi aile kızlarıydık. Şimdikiler görgüsüz ve kalitesiz.

O dönem podyumdaki rakipleriniz kimlerdi?

İnci Aksoy, Asuman Tuğberk, Nilgün Ertuğ gibi isimler de mankenlik yapıyordu ama rakibim yoktu. Çünkü tek sarışın bendim. Avrupai bir fiziğe sahip olduğum için yurt dışı işlerine hep beni götürürlerdi.

Zamanın ‘Barbie Bebeği’ olarak peşinizden koşan iş adamları, siyasetçiler, oyuncular, futbolcular yok muydu?

Eh o yıllarda güzel kadın azdı. Hele sarışın hemen hemen yoktu. Bu da benim avantajım oldu. Erkekler de beyefendiydi ama. Mesela rahmetli Ercan Arıklı, beni bir defilede görüp beğenmiş. Tanışabilmek için 8 ay peşimden koşmuştu.

  Başka kimse peşinizden koşmadı mı?

Çok koşan oldu. Ama aralarında öyle futbolcular yoktu. Sevil Parfümeri’nin sahibi Hikmet Sevil ile de flört etmiştim.

Şımartmışlardır o zaman sizi?

Doğruya doğru; şımartırlardı evet. Hediyeler, çiçekler gırla. Dedim ya, sarışın güzel kadın parmakla gösteriliyordu. Şimdi öyle mi? Her yer güzel genç kız dolu. Düşünüyorum da iyi ki o devirde yaşamışım!

İyi para kazanmış mıydınız podyumdan?

Maalesef hayır. Rakamlar şimdiki gibi uçuk kaçık değildi. Nereden lüks otomobil ya da ev alacaksın? Günde 3 defileye çıkıyordum. Ama kazandığımız, kıyafetlerimize, aksesurlarımıza gidiyordu. Allah’tan babam Hikmet Erman armatördü. Sayesinde paraya ihtiyacım olmuyordu.

Şarkıcılık ya da oyunculuk teklifleri gelmedi mi hiç?

Selmi Andak’tan şarkıcılık teklifi geldi. Ayhan Işık da filmde oynamamı istedi. Ama o zaman flört ettiğim, sonradan eşim olan Ünver Oral’dan izin çıkmadı. Ben de teklifleri reddetim. Bir filmde de Kadir İnanır ile başrol oynayacaktım. Yine Ünver Oral yüzünden rolü Harika Değirmenci’ye vermişlerdi.

19 yaşındayken nikah masasına oturmuşsunuz, aceleniz neydi?

Çok aşık olup, sevmiştim çünkü. Ahmet (Eren) Londra’da öğrenciydi. Evliliğimizi de bu bitirdi zaten. Ben para kazanıyorum, o babasının eline bakıyordu. Yürümedi. 21 yaşında boşandım.

Ünver Oral ile de 1978’de mankenliğin zirvesindeyken evlendiniz, bu kararınızdan hiç pişmanlık duydunuz mu?

Pişmanlık değil ama Ünver Oral birçok şeye mani oldu. Şarkıcılıktan ya da oyunculuktan iyi paralar kazanabilirdim. Tekstil işine girip butik açabilirdim. Hiçbirine izin vermedi. ‘Karımı kimse görmesin’ isterdi, çok kıskançtı.

Şimdiki aklınız olsa, kariyerinize nasıl yön verirdiniz?

İş kadını olmak isterdim. Mankenlik zaten saçma sapan bir iş. Gençken, güzelken tamam da. Sonrasını da düşünmeli insan.

Eski manken arkadaşlarınız ile görüşüyor musunuz?

Evet hepsi ile görüşüyorum. Bazen Fatoş Hataylı’nın evinde toplanıyoruz.

Bir süredir ortalıkta görünmüyordunuz...

10 yıldır doğru dürüst geceleri çıkmıyorum, bıktım artık.

Geriye dönüp baktığınızda ‘Keşke’ dediğiniz neler var?

Keşke çocuğum olsaydı.

İlk evliliğinizde hamile kalmışsınız galiba...

Evet ama maalesef anne olamadım. Kısmet değilmiş. Ünver Oral ile de öyle bir şansı yakalayamadık. O zaten başkalarının çocuklarını seviyor! Nefret ediyorum ondan, her şeyime mani oldu.

Giymediğiniz kıyafetlerinizi ne yapıyorsunuz?

Arkadaşlarıma ve ihtiyacı olan kişilere dağıtıyorum. Zaten kıyafetlerimi vermezsem, yanmışım. Nereye sığdırayım hepsini?

64 yaşındasınız ama inceciksiniz. Kaç kilosunuz ve formunuzu nasıl koruyorsunuz?

56 kiloyum. Boyum da 1.70. Podyuma ilk çıktığımda da 51 kiloydum. Formumu korumak için hiç zahmet çekmiyorum. Biraz yediğime içtiğime dikkat ediyorum, o kadar. Tabii yüzmeyi ve pilatesi atlamıyorum. Bir de ben genetik açıdan şanslıyım. Torpilli doğmuşum.