türkiyem haberleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
türkiyem haberleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Ocak 2014 Perşembe


"Türk kadınlarının yüzde 63'ü türban takmak istiyor. Bunun yüzde 46'sı Emine Erdoğan tarzı... Yüzde 4'ü ise kara çarşaf ve peçeden yana. Başı açık gezmek isteyenlerin oranı ise yüzde 32."



Amerika’nın Michigan Üniversitesi’nin yaptığı, “Kadınlarda örtünme”yle ilgili araştırmada, modern Türkiye Cumhuriyeti, 7 Arap ülkesi arasında üçüncü sırayı aldı.

Türk kadınlarının artık sadece yüzde 32′sinin tamamen başı açık kalmayı tercih ettiği de ortaya çıkarıldı. Bu durum, 11 yıllık AKP iktidarının getirdiği mahalle baskısının, Türk kadınını nasıl modern bir kadından Arap ülkeleri kadınları gibi giyinmeye dönüştürdüğünü de gösteriyor.

Araştırma yapılan Tunus, Mısır, Türkiye, Irak, Lübnan, Pakistan ve Suudi Arabistan’da yapılan araştırmanın ortalamasında ise Burka giymek isteyenlerin oranı yüzde 2, çarşaf ve peçe isteyenlerin oranı yüzde 8, kara çarşaf giymek isteyenlerin oranı yüzde 8, türban takmık isteyenlerin oranı (türbanın çeşidine göre) toplamda yüzde 56 ve açık gezmek isteyenlerin oranı ise yüzde 4 olarak belirlendi.

EMİNE ERDOĞAN ÖRNEK OLUYOR

Türkiye’de burka giymek istemeyen çıkmazken, çarşaf giyip peçe takmak isteyenlerin oranı yüzde 2, sadece kara çarşaf giymek isteyenlerin oranı yüzde 2, başı ve boynu toptan kapatan, Başbakan Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’a benzer şekilde türban takmak isteyenlerin oranı yüzde 46, başörtüsünden biraz daha kapalı türban takmak isteyenlirin oranı yüzde 17 ve hiç başını örtmek istemeyenlerin oranı ise yüzde 32 oldu.

Bu rakamlarla Türk kadınları, en çok türban takmak isteyenler listesinde toplamda yüzde 63 ile üçüncü oldu. Türban takmak isteyen kadınlar listesinde birinciliği yüzde 80 ile Tunus, ikinciliği ise yüzde 65 ile Mısır aldı.



LÜBNAN BİZDEN DAHA MODERN

Türbanın çıktığı ülkelerden biri olarak bilinen Lübnan’da ise tablo bizden daha iyi çıktı. Bu ülkede kadınların sadece yüzde 32′si, başı ve boynu komple kapatan türban takmak istiyor. Başı açık gezmek isteyenlerin oranı ise yüzde 49.

İnsanların kadına bakış açısını sorgulayan anketi gerçekleştirenler 2013 yazında bir çok kadın ve erkekle görüştü. “Müslüman bir kadın giyinmeli?” sorusuna cevap arandı ve 7 ülkenin tümünde örtünme oranı, örtünme istemeyenlerden fazla çıktı. Sadece Türkiye ve Lübnan’da, soruya cevap verenlerin dörtte birinden fazlası, kadınların başı örtünmeden kamuoyu önünde olmalarının onları daha şık gösterdiğini söyledi.



KURAN’DA BELLİ BİR ŞEKİL YOK

Üstteki tablo, Türkiye’nin son 11 yılda nereden nereye geldiğini de gösteriyor. İnsanlara her gün televizyonlarda gizliden gizliye türbanlı reklamı yapılırken, Emine Erdoğan tarzı türban takmak isteyenlerin oranını da, bu görüntü ve gizli reklamlarla yüzde 46′yı bulduğu araştırmadan görülüyor.

Araştırmayla ilgili geniş bir haber yayınlayan Focus Dergisi, bu araştırmanın aynı zamanda batılı değerlere ve çağdaşlığa bakışı yansıttığına da yer verirken, bir çok kişinin örtünmeyi dini nedenlere bağladığını, Kur’an’in bir emri olduğuna inandığını yazdı. Dergi, Kur’an da örtünmeyle ilgili belli bir tarz olmadığı için yorumlarla bu şekillerin ortaya çıktığını da vurguladı.
Ali GÜLEN / SÖZCÜ

19 Ağustos 2013 Pazartesi

Her yerde arazi kavgası haberleri.

ÇÖZÜM süreci ile PKK’lıların kırsal alanı terk etmesinden sonra Diyarbakır, Muş ve Batman’da aileler arasında arazi anlaşmazlığı nedeniyle meydana gelen 3 ayrı çatışmada 26 kişinin ölmesi ve 40 kişinin yaralanması, dikkatleri terörün gölgesinde kalan sosyal soruna çevirdi.

Dicle Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Rüstem Erkan, ister istemez örgütün silahlı güçlerinin bölgede insanlar üzerinde bir kontrol kurduğunu belirterek, "Kırsal alanda hayatın yeniden canlanması, bu alandan hem örgütün hem de devlet güvenlik güçlerinin belli bir oranda çekilmesiyle birlikte, eski sorunlar yeniden su yüzüne çıkmaya başlıyor" dedi.

Diyarbakır’ın Bismil ve Hazro ile Muş’un Bulanık ilçeleri ve Batman Aydınkonak köyünde aileler arasında arazi anlaşmazlığı gibi nedenlerle çıkan ve 26 kişinin yaşamını yitirdiği 40 kişinin yaralandığı çatışmaları değerlendiren Dicle Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Rüstem Erkan, çarpıcı açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Erkan şunları söyledi:

"Yüzyıllardır bu bölgede şiddet, kan davası, töre gibi olaylarda çok sayıda insan ölüyordu. Fakat, son yıllarda bu olaylarda bir azalma vardı. Bölgenin bütün enerjisinin, duygu dünyasının, düşünce dünyasının belli bir ölçüde Kürt sorununa yoğunlaşmış olması, diğer sorunları belli bir ölçüde tali sorun haline getiriyordu. Bir de ister istemez örgütün silahlı güçleri bölgede bir kontrol kurmuştu insanlar üzerinde. Yani çok fazla örgüt dışında bu olaylara fazla girişilmiyordu. Çözüm sürecinde bu sorunlar yeniden su yüzüne çıkmaya başladı. Kırsal alanda hayatın yeniden canlanması, bu alandan hem örgütün hem de devlet güvenlik güçleri belli bir oranda çekilmesiyle birlikte, eski sorunlar yeniden su yüzüne çıkmaya başlıyor. Genelde kuzenler arasında olaylar çıkıyor. Beni endişelendiren genç kuşağın bu töre gibi olaylardan uzak durması gerekirken, eski kuşaklar gibi yeniden bu olaylara silahlı bir çözüme veya toprak meselesini silahlı olarak halletmeye çalışmasıdır."

'BÖLGEDE HER KÖYDE, HER AİLEDE ÇOK FAZLA SİLAH VAR’

Sosyolog Prof. Dr. Erkan, bölgede baraj yapımları nedeniyle toprakların değerlenmiş olmasının, büyük ölçüde burada bir rant konusunu da ortaya çıkardığını öne sürerek sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bölgede hep Kürt sorunu üzerine odaklanmaya çalışıyoruz. Önemli bir sorun, çözülmesi gereken bir sorun. Ama, bölgenin bu olaylarda olduğu gibi diğer önemli sosyal sorunları da vardır. ’Kürt sorununun çözülmesi ile bu sorunlar ortadan kalkacak’ yaklaşımı doğru bir yaklaşım değildir. Bölgenin toplumsal, ekonomik ve geleneksel yapısı bu tür sorunları yaratan durumdadır. Benim endişem bu tür sorunların artacağı yönde bir eğilim var. Şuna da dikkat etmek gerekiyor. Demek ki çok fazla silah var. Bölgedeki her yerde, her ailede ve her köyde fazla silah var. Bir de ve sorunun çözümünde diyalog kapanmış gibi. Yani en küçük bir olayda konuşarak, tartışarak en küçük sorunu müzakere ile çözmek yerine, ailelerde şiddete başvurma eğilimi çok fazla. Yani bölgede giderek şiddete alışma, şiddet ile sorun çözme gibi bir eğilim ortaya çıkmış görünüyor. Ben bundan endişe duyuyorum."
hürriyet

13 Ağustos 2013 Salı

Bu nasıl kafa anlamlandırmak kolay değil.Twitter'da AK DÜŞÜNCE adıyla tweetler atan bir kişinin tweet'ini görünce karmaşık duygular içinde kaldım.Üzüleyim mi,güleyim mi,acıyayım mı bilemedim.

Adamın yazdığına göre (adam diye niteliyorsam söz temsili) CHP'li belediye yaz okulu açmış pırıl pırıl yavrularımızı bu tatil günlerini güzel bir şekilde değerlendirsin diye bir organizasyon yapmış.
Bu AKDÜŞÜNCE'ye batan tarafı ise kızlar ve erkekler birlikte denize girmişler.
İnsanın aklına be adam bu çocuklar denize girmeyecek de ne yapacaktı.Deniz kenarına gelmişler güzelim kumsalı ve denizi bulmuşlar gönüllerince tatilin tadını çıkartıyorlar.

Allah senin gibileri islah etsin diyor başkaca bi yoruma da gerek duymuyorum.
Anlayan anladı.
Yahu şu başınızı artık bel altı hizasın dan biraz daha yukarılara kaldırın.Allah akıl fikir vermiş.O aklı faydalı şeyler için çalıştırın biraz da...
CHP'li belediye sayesinde 10-15 yaş arası çocuklar BERABER DENİZE GİRİYORLAR.

5 Ağustos 2013 Pazartesi



İstanbul Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Ayten Alkan ve Arkeolog Yiğit Ozar’ı 20 Temmuz'da Yedikule Bostanları’nda bir televizyona verdikleri röportaj sırasında tehdit ederek kovalayan şahsın Fatih Belediyesi basın danışmanı Yüksel Göktürk olduğu ortaya çıktı. Alkan ve Ozar, Göktürk hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundu

İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kentleşme ve Çevre Sorunları Anabilim dalı öğretim üyesi Alkan, bostanda yaşadıkları saldırıyı şöyle anlattı:

“İlk basın açıklamamız sırasında Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir’in yanında gördüğümüz, güneş gözlüklerini yüzünden çıkarmayan bu şahıs bir röportaj için bostana gittiğimizde yine karşımıza çıktı. Ben röportaj verirken arkeolog arkadaşımız Yiğit Ozar’ın üzerine yürüdü, ensesinden tutarak uzaklaştırmaya çalıştı. Bir yandan da, 'Defolun buradan, insanları kışkırtıyorsunuz' diyordu. Uzaklaşıp surların dibine oturduk. Yanımıza geldi, benimle ‘güzelim’ diye konuşmaya başladı. ‘Benimle güzelim diye konuşamazsın, bu tacizdir’ dedim. Bu sefer cep telefonuyla fotoğraflarımı çekmeye başladı. Biz de onun fotoğraflarını çekmeye başlayınca eliyle yüzünü sakladı. Bu sefer bir bostancının yanına sığındık, yine arkamızdan geldi. Daha sonra peşimizden sokağa çıktı. Bir metre mesafeden bizi takip etmeye başlayınca caddenin ortasında var gücümle bas bas bağırdım, insanlar dönüp bakınca durakladı. Sokaktan çıkana kadar da arkamızdan baktı. Bu şahıs ne zaman bostana gitsek 'mahalleli' adı altında karşımıza çıkarak bostanların korunmasına itiraz eden 10-15 kişiden biri. Bizi bir saat boyunca tedhit ve takip eden, sözlü ve fiziksel olarak taciz eden bu şahıs hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunduk. Şimdi ben üniversitede yerel yönetimler dersinde ne anlatayım, kentli hakkından nasıl bahsedeyim, katılımcı yerel yönetimler konusunda ne demeliyim? Öğrencilerime ‘Yerel yönetimlerin hali budur, eleştirirseniz dayak yiyebilirsiniz’ mi diyeceğim?”

Arkeolog Yiğit Ozar da, “Bu şahıs Ayten arkadaşımızın röportajı sırasında yanıma yaklaştı. Küfürler ve tehditler savurmaya başladı. Ensemden tuttu, boynumu sıkarak ve ayaklarıma basarak beni geri geri yürüttü, kalabalıktan uzaklaştırmaya çalıştı. Daha sonra da yaklaşık bir saat boyunca nereye gittiysek peşimizden geldi" diye konuştu.

Yedikule Bostanlarını Koruma Girişimi'nin açıklamasında, “Bu iki arkadaşımızın ya da Yedikule Bostanlarını Koruma Girişimi'nden herhangi birinin başına gelmesi muhtemel her türlü musibetin nihai mesullerini, bu ortamı yaratan ve mesai içinde oldukları bir kişinin taciz, tehdit, saldırı ve takibe varan davranışlarını yönlendirmese dahi bu konuda herhangi bir önlem almayan Fatih Belediye Başkanı, İBB Başkanı ve üstlenici firma olarak addedeceğiz” denildi.

Göktürk, geçtiğimiz salı Yedikule Bostanlarını Koruma Girişimi'nin yıkılmak üzere olan bir bostanda yaptığı toplantı sırasında da görüldü. Grubun kendisini tanıyarak tepki göstermesi üzerine durumun yanlış anlaşıldığını iddia eden Göktürk, “Ben arkadaşlarınızı eli sopalılardan korumaya çalıştım” diye konuştu.

Yıllarca TSK ya hizmet etmişti.Ayağa kalkmadı.Kendini hapis te buldu.
 Bu fotonun adı yok!

Nazlıcan  Özkan'a babasını son kez görmesini çok gördüler.



Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesi tarafından verilen 'sırt çantalı turistlerin seyahat motivasyonları' konusunda doktora yapmış olmak gibi akademik personel ilanları 'kişiye özel' olduğu gerekçesiyle tartışma yarattı. Üniversite yönetimi ise kadro konusunda boşa düşmemek ve aranılan nitelikte birisini bulabilmek için önce alacakları akademisyeni belirlediklerini, daha sonra onun özelliklerine uygun ilana çıktıklarını kaydetti. Üniversitenin rektörü Prof. Dr. Adem Ersoy, öğretim üyesi bulma konusunda sıkıntı yaşadıklarını ve daha önceki ilana bir tane bile başvuru gelmediğini ifade etti. 

Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesi geçtiğimiz ay bir ilan vererek Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi, İşletme Fakültesi ve Turizm Fakülteleri için yardımcı doçent kadrosunda değerlendirmek üzere toplam 10 akademisyen aradığını duyurdu. Ancak bu akademisyenler için aranan nitelikler Türkiye'de çok az sayıda kişinin sahip olduğu nitelikler. Hatta istenen bazı doktora çalışmalarını Türkiye'de yapmış sadece birer kişi bulunuyor.

SIRT ÇANTALI TURİSTLERİN SEYAHAT MOTİVASYONU
Üniversite yönetimi, Turizm Fakültesi için aradığı akademisyen için turizm alanında yüksek lisans yapmış olmak ve 'sırt çantalı turistlerin seyahat motivasyonları' konusunda doktora yapmış olmak şartı getirdi. Yüksek Öğretim Kurumu'nun (YÖK) tez arama kayıtlarına göre bu konuda doktora yapmış sadece tek bir kişi bulunuyor. Benzer şekilde Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Endüstri Mühendisliği için aranan akademisyen için de 'bulanık matematiksel programların doğrudan çözümünde bulanık sıralama fonksiyonlarının uygulanması' konusunda doktora şartı getiriliyor. YineYÖK'e göre bu konuda da doktora yapmış tek bir akademisyen mevcut.
Üniversitenin aynı fakültede Malzeme Mühendisliği için aradığı akademisyen için şartı ise 'Filtreli vakum Ark yöntemiyle üretilen çinko ve kalayoksitlerin karakterizasyonu ve üretimi alanında' doktora yapması. Bu doktoranın yanında bir de optik filmler alanında 5 yıl tecrübe şartı getiriliyor.
Üniversitenin İnşaat Mühendisliği ve İşletme Fakültesi'nin Uluslararası Ticaret ve Finansman bölümleri için aradığı adayların şartlarının ise biraz daha genel olduğu görülüyor. Üniversite bu alanlarda yatırımcı psikolojisi üzerinde çalışmış olmak veya Yapı İletmesi Anabilim Dalı'nda doktora yapmış olmak gibi bir çok adaya hitap eden şartların yerine getirilmiş olmasını istiyor.

"BOŞ BIRAKTIK KİMSE BAŞVURMADI"
Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Adem Ersoy, konu ile ilgili yaptığı açıklamada öğretim üyesi bulma konusunda büyük sıkıntı yaşadıklarını ve gelen başvurular arasından bir değerlendirme yaptıktan sonra ilana çıktıklarını kaydetti. Ersoy daha önce verdikleri ilanda nitelik kısmını boş bıraktıklarını ancak bu sefer de hiç başvuru olmadığını vurguladı.
“Biz kişiye özel ilan vermiyoruz” diyen Ersoy, şunları kaydetti:
"Türkiye’de öğretim üyesi sıkıntısı var. Her ilde bir üniversite kurulunca durum böyle oldu. Biz üniversite olarak daha önce de ilana çıkmıştık, o ilanda ‘nitelik’ bölümünü boş bırakmıştık. Ancak hiç başvuru olmamıştı. Son çıktığımız ilanda ‘nitelik’ bölümünü doldurduk. Bu yasal bir uygulama. Bunu Türkiye'de bütün üniversiteler yapar. Dünyada da böyledir. Biz İngilizce eğitim yapan bir okuluz ve şartlarımız daha net olarak belirlenmek durumunda. Başvurular bizim sitemize yapılıyor. Bunların önemli bir bölümü de yurtdışında olan insanlar. Gelen başvuruları komisyon olarak değerlendiriyoruz. Daha sonra ben kendim de bizzat görüşüyorum. Daha sonra ilana çıkıyoruz. Ancak temel bir sorun var. Biz öğretim üyesi bulamıyoruz.”

"DAHA GENİŞ TUTULABİLİRDİ"
Konuya ilişkin değerlendirmede bulunan Türkiye'nin önde gelen üniversitelerinden akademisyen bir kaynak ise, yeni alınacak isimlerin böyle uç alanlarda uzmanlaşmış olmaları konusunda sorulacak ilk sorunun özellikle 'o alanda ders açılıp açılmayacağı' olması gerektiğine işaret etti. Belirtilen alanda ders açılmayacaksa bu ilanların amacının talebi dar kapsamlı tutarak üniversitelerin kendi yetiştirmiş olduğu öğrencileri bünyelerinde tutmak olduğuna dikkat çekerek, "Örneğin turizm alanındaki örnekte doğa ya da kültür turizmi alanında uzmanlaşmış adaylara çağrı yapılabilirdi. Başka adayların mutlaka bunu sorgulaması gerekiyor" dedi.
İşte Akp seçmenini analiz etmek için ipucu verecek 3 soru.


Yeşilçam’ın kötü adamı Bilal İnci’nin torunu olan güzel oyuncu Ayça İnci, Grup Gündoğarken’in üyelerinden Gökhan Şeşen’le görüntülendi. Bodrum’da tatil yapan sevgililer, önceki gün Gümüşlük çarşıda alışveriş yaparken objektiflere takıldı. Aralarında 32 yaş fark olan Ayça İnci ile Gökhan Şeşen, “Aşkın yaşı yok” dedirttiler. Çok mutlu olduklarını dile getiren sevgililer, evlilikle ilgili sorular hakkında “evlilik için daha erken” diye konuştular. (Sözcü)
Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Arif Yılmaz, seçime gitmek için basın toplantısıyla istifa ettiğini açıkladı.

Rektör Yılmaz’ın istifa kararıyla ilgili basın toplantısı düzenlemesi bekleniyormuş.
 İşte açıklama

RTEÜ'de, 'skandal' nitelikte bir ilan hazırlandı. Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi için verilen ilanda alınacak öğretim üyelerinin adları açık açık yazıldı. RTEÜ Rektörü Prof. Dr. Arif Yılmaz yaptığı açıklamada, "Hoş bir şey değil, gereken yapılacak" dedi.

RTEÜ'DEN AÇIKLAMA

RTEÜ'den yapılan yazılı açıklamada, bir ulusal gazetede yer alan ilan metninin üniversitenin Personel Daire Başkanlığı’nın doçentlik sınavına giren öğretim üyelerine ait rutin çalışma tablosu olduğu belirtildi. Açıklama şöyle:

"İlanı yapılacak resmi ilan metninin yerine, ilgili daire başkanlığının doçentlik sınavına giren öğretim üyelerine ait rutin çalışma tablosunu içeren müsvedde çalışması, 30.07.2013 tarihinde elektronik ortamda sehven Basın İlan Kurumu Trabzon Bölge Müdürlüğü’ne gönderilmiş ve yayınlanmıştır. Basın İlan Kurumu Trabzon Bölge Müdürlüğü’ne elektronik ortamda gönderilen söz konusu çizelgenin herhangi bir resmi niteliği bulunmamaktadır. Rektörlüğümüzce konu ile ilgili idari soruşturma başlatılmıştır. Üniversitemiz çeşitli birimlerine 2547 sayılı Kanun uyarınca öğretim üyesi alımı ile ilgili yapılması planlanan asıl ilan metni 01.08.2013 tarihli resmi yazı ekinde Basın İlan Kurumu Trabzon Bölge Müdürlüğü’ne ve Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı’na gönderilmiştir."

'HOŞ BİR ŞEY DEĞİL, GEREKEN YAPILACAK'

RTEÜ Rektörü Prof. Dr. Arif Yılmaz da DHA’ya yaptığı açıklamada, akademik ilanda daha önceden üniversitede yardımcı doçent olarak çalışıp açılan doçentlik sınavını başaran öğretim görevlilerine yönelik müsvette çalışmanın ilgili daire tarafından sehven gönderildiğini belirtti.

Rektör Yılmaz, "Bu idari olarak soruşturulacak. Biz gerçek olması gerekli olan ilan listemizi ilgili kuruluşa gönderdik. Olay dikkatsizlik sonucu meydana gelmiştir. Olayda art niyet olduğuna inanmıyorum. Ancak bu çalışmadaki söz konusu isimler üniversitemizde yardımcı doçent olarak çalışan arkadaşlarımızdı. Zaten doçentlik haklarıydı. İsimlerin basına yansıması hoş değil. Gereken idari olarak yapılacaktır" dedi.
Ve İşte üniversiteye alınacak docent ilanındaki torpilin belgesi

16 Nisan 2013 Salı



Başbakan Erdoğan, piyanist ve besteci Fazıl Say'ın, 10 ay hapis cezasına çarptırılmasıyla ilgili soruya, "Onlarla bizi meşgul etmeyin" yanıtını verdi.

Erdoğan, AK Parti TBMM Grup Toplantısı'nın ardından salondan ayrılırken gazetecilerin, Fazıl Say'ın 10 ay hapis cezasına çarptırılmasıyla ilgili sorusunu, "Onlarla bizi meşgul etmeyin" diye yanıtladı.

Başbakan Erdoğan'ın grup toplantısından öne çıkan satırbaşları ise şöyle:

-Şehit yakını ve gazilerden su ve elektrik ücretlerinde indirim imkanından yararlanamayanların tamamı artık bu haktan yararlanma imkanına kavuşacak. Ayrım yapmadan tüm şehit yakını ve gazilerimizi bu kapsama alıyoruz.
Vazife ve harp malulü kapsamında olup faizsiz konut kredisinden yararlanamayanlara da faizsiz konut imkanı getiriyoruz. Hak sahipleri bu çerçevede 73 bin lira, 20 yıl vadeli faizsiz konut kredisi kullanabilecekler.

- Daha önce sadece Terörle Mücadele Kanunu kapsamında olanlarla asayiş ve güvenlik hizmeti sırasında hayatını kaybeden veya malul olanlara tanınmış olan sanal intibak suretiyle maaş artış imkanını, şimdi tüm vazife malullerine sağlayacağız.

- Evladı askerde olup muhtaç olan ailelere çocuğu askerde olduğu süre boyunca düzenli olarak ayda 250 lira ödeme yapılacak.

- Vazife ve harp malullüğü kapsamında olup istihdam hakkı bulunmayanlara da istihdam hakkı verilecek. Örneğin Afyonkarahisar'daki o talihsiz olan askerlerimizin yakınlarına sadece maaş veriliyordu, şimdi maaş artı 2 istihdam
hakkını bu düzenlemeyle şehitlerimizin yakınlarına getirmiş oluyoruz.

- Vazife malullüğü kapsamında bulunan diğer kamu görevlilerine bir istihdam hakkı getirilecek. Buna ek olarak terör mağduru sivil vatandaşlardan hayatını kaybedenlerin yakınlarına veya malul olanlara da bir istihdam hakkı
getiriyoruz. Sosyal güvencisi olanların maaş hakkından yararlanmasına imkan sağlıyoruz.

- Yeni bir düzenlemeyle vazife ve harp malullerine sağlanan hakların kapsamını genişletiyoruz. Vazife ve harp malulü kapsamında olan TSK mensubu ve güvenlik görevlilerinden hayatını kaybedenlerin yakınlarına 2, malul olanlara ise bir istihdam hakkı getiriyoruz.

- 65 yaşını aşmış muhtaç vatandaşlar ile muhtaç engellilere yönelik maaş uygulamasının kapsamını da belli kriterler çerçevesinde genişleteceğiz.

Çözüm süreci:
- (Çözüm süreci) Çözüm isteyen herkesten ellerini, dillerini, eğer bunlar mümkün değilse yüreklerini bu sürece koymalarını rica ediyorum. Böyle hayati bir meselede, hayır konuşmayacak olanların en azından susmak suretiyle, sukut suretiyle sürece katkı vermelerini rica ediyorum.

Akil İnsanlar Heyeti:
- Akil İnsanlar Heyeti'nin çalışmalarına bakınca milletin çözüme yönelik inancı artmıştır.Bu birlikteliği hazmedemeyenler, çeşitli provokatif eylemlere giriyorlar. Milletin inancı tüm bu kışkırtmaları ezip geçecektir.
- (Kılıçdaroğlu'na) Tarih, Kılıçdaroğlu'nun kalbinde yara olduğu için bizim verdiğimiz tarih derslerini bir türlü öğrenemedi. Kılıçdaroğlu'nun Dersim tarihi sıfır, CHP tarihi sıfır, demokrasi tarihi sıfır. İstanbul şehir tarihi
sıfır, futbol tarihi sıfır, İslam ve Türkiye tarihi yıldızlı sıfır.

Bahçeli'ye yanıt:
İktidar ortağı olduğu döneme ilişkin araştırma komisyonu kurulması için ''hodri meydan'' diyen MHP liderine, Başbakan'dan da ''Hodri meydan'' yanıtı geldi.

Başbakan, ''Milliyetçilik, milliyetçiyim diyenlerin boşalttığı devletin kasasını doldurmaktır'' dedi.

Bahçeli'ye, ''Madem ki hodri meydan dedin, merak etme çalışmalar başlar ve herşey ortaya çıkar'' mesajını gönderdi.

15 Şubat 2013 Cuma




IF Wedding Fashion İzmir- 7'nci Gelinlik, Damatlık ve Abiye Giyim Fuarı, Arap ülkelerinden gelen çok sayıda alıcıyı ağırlıyor.
İzmir’de düzenlenen Gelinlik, Damatlık ve Abiye Giyim Fuarı’na en fazla alıcı Arap ülkelerinden geldi. Neredeyse fuarın her noktasında Lübnan, Suudi Arabistan, Ürdün, İran ve İzmir’in EXPO 2020’deki rakibi Dubai’den gelen alıcı görmek mümkün. Fuara katılan çok sayıda firmanın da tasarımlarını, ağırlıklı olarak bu ülkelerin geleneklerine göre yaptığı gözden kaçmıyor. Şov amaçlı hazırlanan gelinliklerin yanı sıra deve maketli stantlar da dikkat çekiyor. Ürünler sadece görüşmelerin yapıldığı stantlarda, defilelerde değil, fuar alanında, mankenlerin bunları giyip dolaşmasıyla da tanıtılıyor.

GÖĞÜSTE ATATÜRK İMZASI

Dubai’den gelen alıcılar için modacılar tarafından özel olarak tasarlanan gelinliği tanıtan manken ise sol göğsünün üzerindeki Atatürk’ün imzasıyla dikkat çekiyor. Giydiği gelinlik de Dubai’den gelen alıcıların ilgi odağı oluyor. Fuarda ayrıca tesettür gelinlikler de yer alıyor.

11 Şubat 2013 Pazartesi


ESENYURT’ta inşaat şirketlerinden ev alıp mağdur duruma düşen vatandaşlar Esenyurt Cumhuriyet Meydanı’nda eylem yaptı. Konutzedeler, ellerinde balonlar ağızlarında düdüklerle protesto gösterisinde bulundu.

Esenyurt Mağdurları Platformu tarafından bugün saat 14.00’te Esenyurt Cumhuriyet Meydanı’nda eylem düzenlendi. Bir hafta önceden duyurulan eyleme Facebook ve Twitter gibi sosyal ağlardan haberi olup katılanlar da oldu. Esenyurt’taki inşaat şirketlerinden ev alıp mağdur duruma düştüklerini söyleyen vatandaşlar, tapularını istediklerini söyledi.

KONUT EYLEMİ
Katılımcılar, "İBB ipiyle kuyuya inilmez", "100 bin kişinin ahını aldınız", "Artık yeter tapumuzu verin" ve "İmar affı istiyoruz" yazılı döviz açtı. Katılımcılar yanlarında getirdikleri beyaz balonları sallarken bir yandan da düdük çaldılar. Bazı vatandaşların yanlarında getirdikleri evlerin maketleriyle protesto gösterisi yaptı.
kaynak : http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/22566656.asp


Financial Times'da Roula Khalaf tarafından kaleme alınan ve "Cazip ama yanıltıcı Türk modeli" başlıklı yazıda, Türkiye'nin Arap komşuları için bir rol model teşkil etmesinin zor olduğu, zira bu ülkelerin farklı aşamalarda bulunduğu görüşü savunuldu.

İslamcı Arapların sık sık kendilerine model olarak "İslami kökenli AK Parti" yönetimindeki Türkiye'nin ekonomik başarısını gösterdiklerini belirten Roula Khalaf, bu ülkelerin sosyal olarak muhafazakar ama aynı zamanda dinamik ve müreffeh toplumlar yaratabileceklerini savunduklarına dikkat çekti.

Khalaf, ancak Türkiye ve geçiş dönemindeki Arap ülkelerini karşılaştırmanın ve Türkiye'yi başarıya götüren tüm etmenleri AK Parti ya da onun İslamcı kökenlerine mal etmenin yanıltıcı olacağını savundu.

Roula Khalaf, şöyle devam etti:

"Türkiye ve Arap komşuları altyapılarını, bankacılık sistemlerini, devlet  yapıları ve siyaseti geliştirmek açısından farklı aşamalarda bulunuyorlar. Türkiye'nin Gayri Safi Milli Hasılası'nın son 10 yıl içerisinde dolar bazında üç katına çıkması, AK Parti'nin önceki hükümetlerin devletin rolünü azaltan ve ticareti, rekabet kültürünü ve girişimciliği destekleyen politikalarının üzerine koyması sayesinde olmuştur."

Khalaf yazısında ayrıca, Carnegie Europe'ta misafir öğretim üyesi olan Sinan Ülgen'in "Türkiye'nin ekonomik başarısı, AK Parti tarafından yaratılmadı, onlar sürücülük yaptı ama asıl reformlar daha önceden yapılmıştı" şeklindeki sözlerine de yer verdi.

Yazıda Ülgen'in şu sözlerine de yer verildi:

"AK Parti, bu reformların birikiminden istifade etti ve uygulamaya konulan programı kurcalamaya çalışmayacak kadar akıllı davrandı. Programdan sonuç alınmaya başladığında, onlar da siyasi ve ekonomik açıdan faydasını gördüler."

9 Şubat 2013 Cumartesi




Türk ve ABD medyasının gündeminde geniş yer bulan Sarai Sierra cinayeti, mizah dergilerinin de dikkatini çekti. Leman'ın bu haftaki kapağında Sara Sierra var... Leman, İstanbul surlarına testesteron bayrağını dikti!


Erdoğan MYK toplantısında açıkladı.

 Başbakan Recep Tayyip Erdoğan dünkü MYK toplantısında AKP'nin son oy oranını açıkladı.

"Ne zamlar ne yaşam koşullarının kötülüğü ne iktidar yıpranması ne de siyasal dengelerin bir parti lehine aşırı bozukluğu bütün bir ulusun geleceğinin şekillenmesi yetkisinin bir kaç kişinin elinde toplanması hiç biri seçmeni etkilemiyor."

Oy vermeye Devam aynen devam!


ŞUBAT AYI ORANLARINDA ARTIŞ

"Vatandaşımız partimize tam destek veriyor" yorumunda bulunan Erdoğan'ın açıkladığı son ankete göre AK Parti'nin oyu Şubat ayı itibarıyle yüzde 52.4. Ankete göre ana muhalefet partisi CHP yüzde 22, MHP ise yüzde 12.8'e ulaştı. 4 saat süren MYK toplantısında oy oranları detaylı bir şekilde masaya yatırıldı.


dip not: Mazohist nedir?
Belirtileri:
1. Çok daha iyi seçenekler açıkça mümkün olduğu zaman bile hayal kırıklığına, başarısızlığa ve kötü davranışa yol açacak durum ya da kişilerin seçilmesi.
2. Kendisine yönelik yardım girişimlerini reddetme ya da etkisiz hale getirme.
3. Olumlu kişisel hadiselere (örnek: yeni bir başarı) tepkisinin; depresyon, suçluluk duygusu ya da acı getirecek bir davranış (bir kazaya uğrama gibi) biçiminde olması.
4. Kızgınlığı kışkırtacak, tepkileri reddeder bir davranış tarzı benimseme ve bunun sonucunda kendisini yaralanmış, bozguna uğramış, aşağılanmış hissetme. (Karı ya da koca ile toplum içinde alay etmek, sert bir cevapla kışkırtmak ve gördüğü tepki nedeni ile kendisini yıkılmış hissetmek).
5. Keyif fırsatlarını reddetme, zevk aldığını fark etmede gönülsüz davranma (yeterli sosyal becerisi ve zevk alma kapasitesi olmasına karşın).
6. Yapabileceğini kanıtlamış olmasına karşın, kişisel amaçları için çok önemli ve kritik olan işleri tamamlamakta başarısız olma.(Arkadaşlarına ödevleri için yardım eder fakat kendisininkini yazamaz).
7. Kendisine sürekli olarak iyi davranan, sevgi gösteren kişileri reddetme veya ilgisiz davranma. (Seks partnerini çekici bulmaz).
8. Bu yönde bir talep olmadığı ve istenmemesine rağmen aşırı fedakarlıkta bulunma.
9. Bu davranışların, fiziksel, seksüel veya fizyolojik eziyet görme beklentisiyle ya da bunlara karşılık olarak özellikle vuku bulmaması.


Değerlendirme:
Bu bölümde sayılan kriterlerden beş ve daha fazlasının varlığı ile Mazohistik Kişilik Bozukluğundan söz edilebilir.
Erken yetişkinlik çağında başlayan ve farklı bağlamlarda bulunan, kendine eziyet etme davranışı kalıbıdır. Kişi sıklıkla keyif veren deneyimlerden kaçınabilir, acı çekeceği davranış veya durumlar onu çeker ve kendisine yardım edebilecek kişileri çeşitli bahaneler ile önler. Başarısızlık, aşağılanma, acı çekme, üzüntü içeren durum ve ilişkiler mazoşist kişilik bozukluğu olan kişileri çeker. Bu bozuklukla kaçınılmaz bağlantısı olmamakla birlikte, seksüel mazoşizm de bulunabilir.
Mazoşist Kişilik Bozukluğunun belirgin bir nedeni yoktur; bazı teorilere göre yetiştiriliş tarzı etken olduğu gibi biyolojik nedenler de muhtemeldir. Bu bozukluk nadir görünür ve cinsiyetle veya aile yapısıyla ilgili oluşumu hakkında az bilgi vardır.
Tedavi kişilik bozukluğunun tipine göre değişse de bazı genel prensipler hepsine uygulanır. Aile üyeleri çeşitli şekillerde hastanın problemli davranışlarını ya da düşüncelerini kuvvetlendirir veya azaltırlar, onların katılımı yardımcı hatta sıklıkla gereklidir.
dip not kaynak:http://blog.milliyet.com.tr/mazohistik-kisilik-bozuklugu---test-13/Blog/?BlogNo=12279

Ergenekonun bir numaralı Tanığı:‘Ergenekon davası bir projeydi bitti’

ERGENEKON davası savcılarının verdiği ifadeleri referans gösterdiği Tuncay Güney, SkyTürk 360’ta Şimdi Söz Sende programına konuk oldu. Kanada’nın Toronto kentinden canlı yayın bağlantısıyla programa katılan Güney, ilginç açıklamalarda bulundu. “Ergenekon davası bir projeydi bitti artık. İçerdekilerin çıkması gerekir” diyen Güney “Benim yüzümden tabii ki insanlar cezaevine girmesinler.

Ben vicdanen rahatsızım.

 İşkence görmeseydim o konuşmaları yapmazdım. Ergenekon’un temeli sayılan emniyette verdiğim ifadeler geçersizdir. Devlet beni kullandı. Türkiye’de adalet aramak genelevde bakire aramaktan farksızdır” diye konuştu. Güney, Paris’te öldürülen üç PKK’lı kadının katili Ömer Güney’i tanımadığını belirterek “Paris suikastı faili meçhul kalacaktır” dedi. Ocak 2009’da TRT’de bir programa katılan Güney en son 5 Mayıs 2012’de yazarımız Mustafa Mutlu’ya yazdığı mektupta “Ergenekon bir oyundur” demişti.

6 Şubat 2013 Çarşamba

                                Kayseri de Camilere dadanan hırsız kameraya yakalandı.

      Kayseri’de son zamanlarda camilerde yaşanan ayakkabı hırsızlıkları cemaati bezdirmiş durumda. Hırsızlık olaylarının yaşandığı camilerden biri de Hayrullah Çınar Camii… Çınar Cami’nde son 1 ayda 8 çift ayakkabının çalındığı söyleniyor. Vatandaş durumu polise anlatmalarına rağmen gerekli tedbirlerin alınmadığından şikâyetçi. Cami cemaatinden ayakkabısı çalınmış olan bir vatandaş durumu polise anlattığını polisin ise cemaat olarak kendi aralarında hırsızı yakalayıp kendilerine teslim etmeleri tavsiyesinde bulunduğunu idea ediyor. Vatandaş ise; “Eğer hırsızı yakalarsak linç ederiz. Sonra bu nedenle gelip bizi cezalandırmasınlar” diyor.

Caminin müezzini Hüseyin Aldım ise camilerinde yaşanan hırsızlık olaylarının artığını söyleyerek, cemaatin ayakkabılarını çalan bir ihtiyaç sahibi ise kendilerine müracaat ettiği takdirde cemaatle konuşup gerekli yardımı yapacaklarını söylüyor. Ayrıca ayakkabısı çalınan cemaatin olaya ilk bakışta iyi niyetli baktığını, ayakkabılarının çalınmasından ziyade cemaatten başka birinin yanlışlıkla ayakkabıyı giyme ihtimalini ilk aşamada düşündüğünü belirten Aldım, hırsızlık anının kameralarla yakaladıklarını ve bu görüntülerin polise teslim ettiklerini söylüyor.